Ne sabır kaldı, ne de bu hicran gönlümü bıraktı!Bilmem ki hangi açacak vaktin şafağındayım Derlediğim amansız ve günyüzüne hasret kalan umutlarımla Yıllara sari yolculuğumla,apansız sancılarımla, büyüttüğüm korkularımla İçimi acıtam suskunluğumla nasıl bir hancıyım, yoksa ruhumdan mı davacıyım Uzattığım ellerim hala bir boşlukta yalpalıyor Sinemde ısıttığım yaralar gönlümü parçalıyor, nereye baksam bir aman vermiyor Gün bitiyor, gece başlıyor, suskun sokaklar neden yüreğimi daplıyor ve ağlatıyor Nerde kaldı denizin mavisi, sanki kör kuyuları resmediyor şimdi kalbe sızı veriyor Belki zamansız bir gidiş mi deyip, eğlenmeliyim Gülen yüzleri nasıl tarif etmeliyim, tebessümü esirgeyenlere peki,ne demeliyim Yağmur yağarken, kuş kanat çırparken, yıldızlar aşklarına erişirken neylemeliyim Hangi hevesin, yolda bırakan yıllardır yakan kasvetin peşinden mi sürüklenmelim Nasıl olsa yiyeceğim bir lokma ekmek değil mi Duvar kenarlarına atılan, hiç sarf-ı nazar edilmeden hoyratçe horlanan nimet mi Evlerde teknolaji ne kadar rağbet edilen bir şiar oldu, peki, neler unutuldu, edep mi Neden toprağı hiç koklamıyoruz, kuruyan yapraktan ilham almıyoruz ki erdem mi Bırakmalıyız asabiyetleri, mesnetsiz bahaneleri Talim etmeliyiz sosyoloji yi, tekamuş şerhinde ki ihmal ettiklerimiz kabakatleri Arınmalıyız manasız yüklerden, ruhu esir eden kepazelikten, kalbi olmayan enleri Yüksünmeden düşünmeliyiz ve yenmeliyiz kulluk adına takındığımız nefsanilikleri Mustafa CİLASUN |