feryat-ı figangecenin zifiri karanlığında bütün düşleri toplayıp dipsiz bir kuyuya bırakıp üstüne kibritin ateşbazlığıyla yakasım geliyor................ İstanbul; bu gün yorgun ıssız ve çaresiz biraz da kilo almış rümelleri akıyor.................... Haydarpaşa gözlerini irileştirip bana bakmakta ruhu, düşündüğümü yapmamdan korkmada.................. Marmara; hırcın dalgalarıyla kuma uzanırken maviliğin içindeki büyüsünü yavaşça bozmakta ürkek bir tavırla selamlamakta Eminönünü.............. Kız Kulesi ; "şimdi ne olacak?" sorusunu yanıtlarken dudaklarına morartırcasına ısırmakta................. ne sen benden yana güldün ne ben senden yana gülebildim sen; beni değil lüğatımdaki ateşbaz sözcükleri istiyorsan al senin olsun bazen gözümdeki yaş kadar ılık bazen kadife gibi yumuşak olsa da yeri geldiğinde de heybetli bir aslan edasında yırtar ruhunu. asil olup sahibesinin gönlünde kalır ne zaman pencerenin pervasında bir gül kokusu gelirse burnuna o zaman beni hatırlama cancağızım. seni meşk eden ateşbaz sözcükler gelsin maviliğine. artık gülleri "ben" diye koklama bir başkası için atan yüreğe sahip olamam gülün katmerliğindeki merhamet kollarını sarmayasın ruhuna. her gül beni hatırlatacaksa sana yak bütün gül bahçelerini çiğne, geç ayaklarınla acımadan nasıl olsa görmem zalimce çiğneyişini ben, sana meyilli dilimi lâl kesmesi için sabırla beklerim kalemimin bizar olmasını da acele işim yok. beni bekleyen yok. zaman dilimi avutur narin yüreğimi................... gecenin zifiri karanlığında bütün düşleri toplayıp dipsiz bir kuyuya bırakıp üstüne kibritin ateşbazlığıyla yakasım geliyor............. gordion 07/02/2011 |
Saygımla...