bir tomurcuk patlayacak uzak bir iklimde.
hayalin gelir her gece
seni tadılmamış şölenlerde bulurum ’hiç gitmesen olmaz mı? diyeceğim sana bir gün gelişin son gelişin olacak bir tomurcuk patlayacak uzak bir iklimde. ama ben olmayacağım cancağızım. bütün aynalar kırıktı hicranın uğultulu pasından giderken yönünü bulamayan eski zaman yolcusuyum her akşam başka bir bendim ruhumu yaşam kimlik denemeleri yaralar kanatır için için gönlüm; yaralarıma tuz basmayı çoktan pes etti. İstanbul’a birde karanlık çökünce puslu kaldırımlarda yalnızlık adımları tut ki yaşam karabasandı baştan sona. kara uğultudan başka ses yok bütün sesleri sesim sandım içimdeki sesi unuttum en çok sevdamla vardım kime baksam sendin...................... dolunaya çığlık atan bir geceye hicran eşlik etmekte yüreğime ağrılar saplanıyor duvarları delip geçen bakışların arıyorum. bilinmeyen yönlere fırlatılan anılara doğru. şehrin ara sokaklarında gölgeler yürüdü. siyaha biat eder gibi. seni ve beni temsil eden en küçük parça acının koynunda cebelleşiyor. vuslattan başka adres bilmeyen gönüllerimiz. önce hüzünleri asıyorum darağacına gözbebeklerim irileşiyor yavaş yavaş işte vuslata koşan aşıklar! hicran gitgide eriyor. masum çocuk edasında yok olma eşiğinde sallanıyor Tanyeri ağarırken çiğ taneleri üzerinden vuslatın şavkını paylaştırdığı zamanın dilimi. Şems"in, karanlıkla aydınlığın üzerine tüllendiğinde düşler yolculuğundan çıkıyorum. Marmara’nın durgun suyun dibinden görünen beyaz çakıl taşların üzerine adını yazıp vuslata koşuyoruz. kelebeğin kanadı gibi zarif kollarındayım cancağızım. yüreğimde gurbetleşen sözcükler kıpırtaşıyor hırçın bir dalga misali. bir tomurcuk patlayacak uzak bir iklimde. 31/01/2011 gordion |
eski zaman yolcusuyum..
geldiği yol , gittiği akşamdı.. harika can kardeşim
karan