Y A N M A KŞiirin hikayesini görmek için tıklayın (Mecnun una dönmüş bir Leylaya ithaf olunur) Sevmeyerek te olsa ben sana oldum hep zalim Lakin şikayet etmedin sen, ah! bu ne mezalim? Ah çocuk! Heyhat çocuk! Hukukumuz böyle olmayaydı. Ne ben zulümkar olmayı sevdim sana, Ne sen mazlum olaydın, namüstehak o davada. Demek; büyütmek müstehakım değilmiş yüce bir sevgi sana. Ve yüce sıfatı bu kadar yakışabilirdi ancak o duruşuna. Mazi, hani kara bir leke desem, değil ki; Senin olduğun yere yakıştıramam hiçbir koyu rengi zira. Gerçi sen benden bilmedin cümle aksi gidişatı, Sen mecnun olmayı hakkıyla bildin, aferin. O genç dimağın çerçevesinde nasıl yandı o yürek? Ben sadece Leyla oldum genç, kusuruma bakma. Tekerrür ettirmekti ödevim aşkın makus talihini Ve yakmam gerekti o sırılsıklam bilincini acımasızca. Ey maşuk! Sen mi yanıksın aslında ben miyim çıra? Dön bir bak o zaman; Mecnun yanmışsa Ateştir Leyla. Hayıflanmam farkında olmaman değil eyvah ki; Ben taşıyamadım Leylalığın zamanında bilincini. Ah çocuk! Heyhat çocuk! Dinle beni O karayağız sevdana ve delikanlı aşkına, Vuruldu nihayet bu aşk kafiri. Uzatsam bu pişman günahkar elleri, Alıp tutabilir mi o cennet ellerin geri? Bak ardımda cehennemi bir yol bıraktım. Zakkumdan ağaçlar büyüdü peşimden. Sular bile alevdendi yudum yudum bağrımda. Şimdi anlıyorum, demek hak etmekti, bu çile bu acı bu yanmanın sebebi; O safi, o yaldızlı gönlündeki inci-mercan tahtı. Bak yine geldim işte ellerim ayaklarım, Hala ıslak çamura bulanmış bileklerim. Dupduru kıyılarında ak pak olmaya, Yıkamaya bu yorgun bilinci. Görüyorum ki yalancı alevler, parlamalar almış yerimi. Ancak eğreti yanıp sönmeler, Çelmemiş nazarını, kandıramamışsın kendini. Kendimden biliyorum bu kendi kendini ikna edebilme zilletini. Ah çocuk! Heyhat çocuk! Beyhude ki; Sen de biliyorsun durduğun o mola sevdaları, Sen onda gelip geçici; o durduğu yerde hep kalıcı... Hem zaten benim gözlerim hülyalarındayken, Nasıl tutabilirsin zoraki uzanan o elleri? Biliyorum, biliyorum Hülyalarına inanmak pek güç şimdi durduğun yerden. Peki ama hayatta başka hangi hayalin, hayalim değer koşmaya peşinden? Hem zaten bu bir serap değil susamış dudaklarına. Bak, ellerimde kocaman bir yudum ab-ı sevda... Şimdilerde en sevmediğim arkadaşım sabır yaran bugünlerde bana. Ve iman ettim ki şeksiz şüphesiz; aşkına, ateşine, inancına... Bu sabır, bu inanç tutup kollarımdan beni, Getirip sunacak bir gün katıksız aşk sofrana. Ah çocuk! Heyhat çocuk! Ne bu farkındalık zamansız şimdi ikimiz de biliyoruz, Ne de sendeki ateş fani. Nasıl temin edebilirim bir bilsem Talihe, kadere yalvarmak yerine sa’y etsem çabalasam Nasıl emin kılabilirim ah seni! bir yol bir çare... Ne olur inan, bak içimdeki kor senden kalan; Senin ateşinden bir parça, bu da baki... Aklım fikrim yandı tutmaktan, sımsıcak bu yüzden ellerim. Ah çocuk! Heyhat çocuk! Yeis değil müstehakın artık, çıkar fikrinden o kara libası. Keder benim hakkımdı, çok taşıdım bu yolda, zaten sırtımda acısı Ve nihayet dizleri üstünde duruyor işte yorgun bünyem. Mağrur görünen sade başım, gurur yok halimde. Kibir ayaklarımın altında zaten... Yanlarıma düşmüş kollarımın ucunda ıslak ve titrek bu elleri; ya tut avuçlarında, Ya da… |
güzel satırlarınız var..
kaleminize bereket...