A Ğ I R
Ağır, ağır.
Tek başına kelimeler ağır kalıyor artık tasvirlerimde. Ve ben bileşik tarifleri tercih ediyorum Uzun ve alengirli tümce çabalamalarımda. Bir de teknolojik sözcükler kullanıyorum artık Şahsi modern edebiyat dünyamda. Uzun tamlamalarla süslüyorum yazılarımı ayrıca. Ve hayatın sınavı hala çoktan seçmeli. Ama benim cevaplarım yine klasik inadına. Dizelerim gibi uzun bir o kadar da detaylı. Kurgu eksikliği göze çarpıyor birde mısra aralarında Hayatımdan kağıtlara aksettiği kadarıyla. Yersiz ama güzel bağlaçlar bile kurtaramıyor alakasızlıkları Yalnızca bir tek şey aynı senle ilgili Ben hala sen uyurken şiir yazıyorum. Belki de gecenin ilerleyen saatlerinde Duygu yüklü sözler omzunda Rüyalarına girmeye çalışıyorum. Beni kovamayacağın yegane yerde Yer edinmeye çalışıyorum kendime. İnan günlerim sözlerim gibi mizah kokmuyor. Hem tebessüm de ettirmiyor şahit olan kimseyi. Bolca nasihat dinliyorum zaten sonra. Babacan ses tonu rolü sırası gelmiş ağızlardan Tam kulak asmayayım derken, Kulağıma küpe olmaya yelteniyor her tecrübe. Şimdiki zaman kipiyle başlıyorum şiirlerime Ve gelecek zaman temennileriyle bitiriyorum sonra. Bu en güzel tecrübem şimdilik. Şimdi de uzun bir nefes alış-verişi yapıyorum. Bu saatlerin yegane enstrumanlarından Sabah ezanları çınlıyor sokaklardan pencerelere. Yeni günün kokusu; soğuk. Ama yorgan sarmalıyor beni anne şefkatiyle. Ve ben ne zaman üşüsem; Soba üstünde inleyen bir güğüm yankılanıyor bilinçaltımda Baba evimin kerpiç kokulu odalarından. Böyle olunca her şey siliniyor hafızamdan Normalde hayatımın bir sonraki dizesi belirirdi şimdiden. Ama şimdi yükselmeye çabalayan güneş Kalemimin gece itibarına gölge düşürüyor. Ve şu an senin bünyen uyanmaya meylederken yavaş yavaş Ben senin yerini alan yorganımın sıcaklığıyla Güneşin doğuşuna göz yumacağım. Senin gözlerin yokken, Ben her ışımaya duyarsız kalacağım. |