ÜSTATLARIMLA SOHBET
Sâkilerin elinden boşalırken bâdeler
Bülbülün sancısıyla ıslanıyor dideler Fasl-ı bahar bitmişti eserken poyrazlarım Meclisin ortasında çınlıyor avazlarım İnliyor sûzinaklar, inliyor bayatiler Mâzilerim yok oldu, ağlıyordu âtiler Sefânın hevenkleri tutuşmuyor bu gece Yüreğime katranlar yağıyor ince ince Sükûtun devri bitti, şimdi çığlık devri var Yağıyor kâkülüme, durmuyordu beyaz kar Dalgalarım durmuyor, benden alır intikam Hüzünlerim durmadan rakseder makam makam Hicranı döküyor rast, isyan tutuyor uşşak Dildarlar sersem olmuş, titriyor dudak dudak Karanlıklar saçıyor zamanın dehlizleri Hisleri öldürüyor gönlümün filizleri Yaralar kabuk yapmaz, sancılar deşiliyor Solan meclislerimde kasvetler eşiliyor Nihavent tesellisiz, hicazlar ağıt yakar Kor sultan-ı yegâhım durmadan cânı yıkar Kanunun tellerinde çoğalıyordu diken Canlarımın bağrında açmıyordu fesleğen Yangınlarım toy tutup, otağ kurdu bu gece Bütün gazeller yandı, söndü eldeki hece Nedim’imin kabrinde kor lâleler karardı Hazanın öfkesiyle yapraklarım sarardı Ocak rüzgârlarına endişeler toplandı İçin için ağlayan menekşeler toplandı Bir yudum teselliyi çok görmüştü hancılar Ey zamanım söyle sen, ne gün diner bu acılar Kemanların yayına, mahur hep yaş mı döksün Buselik yoldan çıkıp, kalbe zakkum mu eksin Nedir bu çöküş üstad, neden Hafızlar susar Neden benim canlarım, kabrine zehir kusar Ruhumda açmaz lâle, biçare kaldı gönül Ufuklar ötesine gitti sümbülüm ve gül İstanbul’um yanıyor, ona bakamaz oldum Tepeler zehir saçar, onu yıkamaz oldum Mucizeler tüttürmez, zordaydı nişaburek Sakarya’m kan sızdırır, yanıyor Kısakürek Önümdeki kaldırım, siyahlara boyandı Kulaklarım nur değil, eyvahları duyandı Durmadan katranlarla ıslanmıştı hep gece Dinmemişti ruhumda çoğaltılan bilmece Asrımın ağlarında şimdi kor cirit atar Delik deşik gönlüme alevlerini katar Ah, kışın uykusundan bir uyansa Tanpınar Kalpte hazan bitecek, ulaşacak nur bahar Ama heyhat ki heyhat, hazanlarım bitmiyor Solan bahçelerimde bülbüllerim ötmüyor Canlarım oyalanır yalan maceralarla Huzurları öldürür çoğalan karalarla Ey üstadım Fuzuli teselliler ver bana Sen benim hekimimsin, şifaları ser cana Yine eskisi gibi maksat kuşlarım ötsün Yüreğimde dolaşan yangın muamma bitsin İşleyin beni artık, ey gönül sarraflarım Her an sevdayla dolsun, şiirdeki saflarım Pervâne’nin bağrına döşeyin elmasları Kırın artık şevklerle ruhumdaki yasları |