14
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1556
Okunma
…………………………………………………………………………………………………………………………………………
Aşk ile perişan görünce bizi
Hüda’nın bir şakın kulu sanırlar
Her kime söylesem bu doğru sözü
Zincirden boşanmış deli sanırlar
Var mıdır bu aşkın tacını bulan
Bizim hakkımızda söylenir yalan
Cennetlik mi olur beş vakit kılan
Şol kaba sofuyu veli sanırlar
Bilmez mi Dertli Hakk’a niyazı
Eline alınca on telli sazı
Boynuna farz olan vakti namazı
Dünyada ahrette malı sanırlar
………………………….
AŞIK DERTLİ
…………………………..
1772-1846)
Âşık. Asıl adı İbrahim’dir. Gerede’nin Çağa bucağının Şahnalar (yeni adı Reşadiye) köyünde doğdu. Bayraktar Ali Ağa adlı bir çiftçinin oğludur. Babasının ölümünden sonra bir müddet çobanlık, çiftçilik yaptı, istanbul’a geldi; Barınamadığı için Anadolu’ya geçip kasaba kasaba dolaştı. Kon¬ya’da üç yıl kahveci çıraklığı yaptı. Mısır’a seyahat etti, orada on yıl kalıp köyüne döndü ve evlendi. Yerleşik hayat tabiatına uygun olmadığı için tekrar seyahate çıktı. Sivas, Zile, Amasya, Çankırı ve Ankara’da zengin konaklarının saz¬lı sözlü toplantılarına katıldı. Tekrar İstanbul’a geldi (1826). Sultan II. Mahmud’a yakın olmak için şiirler sundu. Çağa âyantığına tâyin edildi (1827) fakat vergileri devlete devret¬mediği için azledildi. Ankara’da Alişan Bey’in konağında öl¬dü. Mezarı Ankara’da Koyunpazarı yolunda idi. Gerede yolu üzerinde anıtmezarı vardır.
Meslekte yetişmiş bir âştk idi. Okur-yazar olduğu için dî¬van şiirini de incelemiş, bu edebiyattan faydalanmıştır Bektaşî tarikatına girmiş, tasavvufî şiirler yazmıştır. Şiirle¬rinde Fuzuli, Pir Sultan Abdal, Âşık Ömer ve Gevheri‘nin te¬sirleri vardır. Aruz ile yazılan gazel, divan, kalenderîleri de bulunmakla birlikte asil değeri hece ölçüsü ile yazdığı halk edebiyatı geleneklerine uygun olan koşma ve semailerinde görülür. Bu şiirlerde kuvvetli bir lirizm, temiz ve sürükleyici bir üslup vardır. Daha hayatta iken şöhret sahibi olmuş, pek çok halk şâirince usta kabul edilmiştir.
Aşık Dertli‘nin dîvanı hem eski hem de yeni yazı ile basılmıştır [Dertli Dîvanı, taş basma, h. 1329; Ahmet Talât, Âşık Dertli Hayâtı ve Dîvânı, 1928; Fuat Köprülü, Türk Saz Şairleri, c. III, 1940
)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-57-)(-)(-)(
Sevda ateşinden şeyda olunca
Hem meclup,hem Mecnun deli dediler
Birkaç gün cem/atle namaz kılınca
Hem eren,evliya veli dediler
Mesken olur ıssız yerler viranlar
Sahipsiz yapılar ve de örenler
Per perişan halde bakıp görenler
Tutulmuş birine beli dediler
Her zaman ağlar da bir günde gülmez
Mutluluk huzur ne malesef bilmez
Bu sevda yüzünden iflah da olmaz
Dinmez gözlerinin seli dediler
Ağıtlar yakarken kendi dilince
Kara gözlerinden yaşlar salınca
Kıyıda köşede yalnız kalınca
N’olacak garibin hali dediler
Gönlünü yar ile eyleyemezken
Deli ırmak olup çağlayamazken
Yıllarca sevdiğin söyleyemezken
Lâl olmuş dertlinin dili dediler
Ne yapsın garibim sevmiş bir kere
Dayanmaz bu sine yağmura kara
Yüreği sevdadan kanayan yere
Kan değil gelincik al’ı dediler
Gör netti yüreğim bir kaşı kara
Bulursun kimbilir gönlünde ara
Rüzgarla havada savrulan kara
Yanan Lüzumsuzun külü dediler
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
BELİ:Öyledir,evet anlamında olup,Osmanlı döneminde sık kullanılan bir sözcüktür.(Birisi çıkıp (BELLİ) olması gerekir diye eleştirmeden ben özellikle yazayım dedim)
5.0
100% (10)