Sormadın halimi hiç, şimdi hicrana kanarım!Evet, nihayetinde bir yolculuğun arifedindeyim Ne hakkıyla bahtımın açılacak sayfalarını bilirim, ne aşkın esrarında bir nöbetçiyim Peki, söyle o zaman ben şimdi kimim, neyin hasretiyle nefeslenirim, nasıl bir gayeyim Şartlar ayandır, vakit geldi mi, yola çıkma zamanıdır, kim ne kadar hakılıdır elhak bileyim Gözler erişir, hissiyat belirgenleşir, su gibidir O yolun yolcusudur, bazen rahmet tacı, bazen afat aracıdır, insan niyetiyle matuf hancıdır Hancı, emanetin ve hesabın rahlesinde zanaatkardır, ehliyet yoksa ziyanı anbean yanındadır Yolcuyu cezbeden ne vardır, öğrenmek, ikmal etmek, umudu aramak, gayeye ulaşmak haktır Ne vakit servileri yoklayan rüzgarı hissetsem O an mevera yolculuğum başlıyor, hislerim başkalaşıyor, yadellerden sanki haberler geliyor Dağların suskunluğunda, yaprakların mahzunluğunda, suyun çığlıklarını hissettiğim anda Açık denizlere açılıyorum, ne kadar efkarım var ise onun sabrına bırakıyorum ve ağlıyorum Gönlümü sızlatan bir kar yağar yalnızlığıma Açtığım ellerim, fersiz gözlerim, yorgun ve mecalsiz bedenim çare olmuyor burukluğuma Etrafımda işitiğim sesler neden geliyor üzerime hışımla, anlamadığım lisan çıktı karşıma Akşam oluyor olmasına fakat içimin titremesi dinmiyor, hasretin manasına ulaşamayınca Ne müşkil bir işmiş aşkı anlamadan yaşamak Nefes almak, koşuşturmak, nefsin ruhumu lekeleyen badirelerinde hakikatten uzak kalmak Ne zaman bir hastaneye gitsem, acil servisine giderek, aşikar olanları işitsem başlıyor ramak O an ağlayan, sızlayan, ruhun ve kalbin didarında ki mahzunlukla bakanı görsem yanarım Mustafa CİLASUN |