T Ü R K Ü L E R İ M
Çatlak dudaklarımda en etkin ilaç
En yanık şarkılarımdınız ağızımda mırıldandığım. Kurak topraklarda Ayşe’ler,Fatma’lar Arılar gibi hünerli elleriyle çalışırlardı gün boyu Arkasından bir ter,bir dağ yeli Ölesiye hastalığa tutulurdu... Başındaki yazması yırtıktı Elif kızın Tüm ümitler geleceğe sarmaş-dolaştı. Sen ki türkülerim Onların biricik düğün merasimlerinde Kırk gün,kırk gece söylenecektin Öyle bir bağlanacaktılardıki sana Bir asır dillerinden düşmeyecektin... Ben geldim diye bu şehre Sen de düşüp geldin ardımdan. Sersefil arajman olup İçtiğim rakılarıma meze oldun... Olmamalıydın Terketmemeliydin ıraklardaki Elıf kızı, Onların mutluluğunu Zamansız koparılan çiçekler gibi koparmamalıydın, Yüreklerindeki görkemli sevinçlere Bir kibrit çakıp yakmamalıydın... Şimdi seninle alay ediyorlar türkülerim Gülüp geçiyorlar her bir nağmelerine Beğeniyor musun yaptıklarını? Bu rezaleti kabul ediyor musun?... Bir de yetmezmiş gibi Yuh çekilip lanetleniyorsun... Oysa senin yerin başkaydı ırak iklimlerde Anadolu kızlarının düğününde söylenirdin Hem de bir fidana su verir gibi öyle içten,öyle yürekten. Seni ben bestelerdim üç telli sazımla Olduğun gibi yazılırdın Yarı kuru çimento kağıtlarına, Gökyüzü bile ağlardı hüngür-hüngür Kupkuru topraklara... Temmuz 1978-Bünyan Esat Kurt |