ŞAİRLER EVİ
Gölge adamların yaşadığı yer,
Burası, burası şairler evi… Öğretir en mâkbul olan secdeyi, Yerlere yüzüstü kapanan minder. Tılsımlı hisleri saklar dolaplar; Kilitsiz kapıya yoldur pencere. İhtiyarlık dersi verir gençlere; Yaprakları solmuş yorgun kitaplar. Duvarlar vefâlı bir dost elidir, Taş devrinin nabzı toprakta vurur. Ne bir büyüklenme ne de bir gurur, Oysa asaleti dağlardan gelir. Bu evde canlıdır âtiden mâzi, Zafer coşkusuyla şahlanır atlar. Canlılar toplanır ölümü kutlar, Ölenler şehittir, kalanlar gâzi. Güneş gece doğar aşklar üstüne, Yırtılır perdeler açılır bulut. Kayan yıldızları ellerinle tut; Zerreyken mesafe sonsuz bütüne. Görünmez yüzleri izlerken gözler, Gözlere bir mercek yaş ile buğu. Damla-damla dolar rahmet boşluğu; Nokta-nokta bulur kendini özler. Gölge adamların yaşadığı yer, Burası, burası şairler evi… Burada akıla çakarlar çivi; Bir balyoz misali ağır fikirler. Kapıdan geçenler gülüyorsa da, İçerde her lahza kopar çığlıklar. Günaha müebbet yer hıçkırıklar, Korkudan titreyen suçsuz masada. Çizgiler bir renk bir; desen, ahenk bir, Hepsi mezar taşı kadar ibretlik… Zaman ki; burada çekilmiş tetik. Rahat bir musalla örtüsüz sedir. O çile, bu hüzün; hepsi bizdendir Gelen derdi koyup gitsin kenara. Bir şeyler anlatır kör ve sağıra; Kalbinin sesini dinleyen şehir. Gölge adamların yaşadığı yer, Burası, burası şairler evi… Uğruna ölünen sahte şeyleri; Elinin tersiyle öteye iter. Burada akıllı mecnunu izler. Burada mecnunlar aklını gizler… |