Yangın…Alev alev yanıyor asırlık çatı, gecenin bir yarısında Alevler sararken göğü, gözlerime karıştı dumanı Elimde kaldı alel acele doldurduğum su dolu kova İzledim öylece İzledim öylece yangını Kurt yeniği kalaslar çöktü çatır çatır Bu defa ne benim, nede başka bir çocuğun üzerine Ateşte patlayan tahtakurularından çıkan sesle birlikte diniyordu kulaklarımda, sarı benizli hasta çocukların kesik öksürükleri İzledim öylece, döne döne etraflarında Tanıyordum ben bu evi Ama nerden? Hatırlayamadım. Biliyorum artık, Bir daha uyanmayacak çocuklar, kirpiklerinde tahtakurusu tozlarıyla Kabarmayacak bembeyaz tenleri, kaşınmayacak tombul karıncıkları, uykularında… Yangınla birlikte dinecekti kesik öksürükleri Hasta olmayacaklardı bir daha, sararmayacaktı bakışları Biliyorum! Kararmış ağaç budaklı tahtalar değil, masmavi gökyüzü örtecekti üzerlerini ve, Yıldızları avlayacaklar yatarken geceleri. Kuş tüğü yastıklara hasret ölmeyecekler, sevecekler onlarda geceleri Ay onları, onlar ayı kucaklayacaklar ………. İçinden bir türlü çıkamadığım, yıllar yılı rüyalarımda hapsolduğum sarı boyalı rutubet kokulu ev… Duruyordu önümde şimdi kocaman çökmüş bir kül yığını, Toplayıp eteklerimi, iki elimle kavuşturdum sıkıca Çömeldim karşısına, izliyorum boş gözlerle Bilmiyorum neden? Tek düşündüğüm şey bekâretimin esareti… Fırlattım elimdeki kovayla birlikte esaretide, savurdum eteklerimi… Bakındım etrafıma şaşkın gözlerle, Bakındım etrafıma şaşkın gözlerle cam gibiydi dünya! Ansızın dudağıma konan yalıçapkını gülümsemeyle, uzaklaştım oradan,sekerek ayaklarımı Gürcan Kırım |