Özgür diyor ki;
Adam elinde ki içki kadehini sallayarak makineli tüfek gibi anlatmaya devam ediyordu…’Bizim zamanımız böylemiydi, yüz binler alanları dolduruyorduk. Birde şimdiki gençliğe bak! ’ Bu konuşma oldukça beni sıkmaya başlamıştı. Buradan ayrılmak için bahane yaratmaya çalışırken ikinci katta ki odanın kapısı açıldı…
Tam da o arada başımı yukarı kaldırdığımda onu gördüm. Genç delikanlı ağır adımlarla odanın kapısından birkaç adım ilerledi ve olduğu yere çömeldi. Yüzüne dökülen saçlarından gözlerini görmesem de sabit bir noktaya baktığını biliyordum… Kapı aralığından azda olsa duyabildiğim şarkı sesi gurup yorumun ‘madenci’ şarkısı olduğunu hemen anlamıştım. İndim maden ocağına kara elmas diyarına Yeryüzü sıcak olsun diye dost Yıllar boyu kazma salladım buskunca bu zindanda Çocuklarım gülsün diye dost Oysa bizim evde gülen yok Yürü derler yürü derler açlığa yürü derler Kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler Günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler Yalanlara artık sabrım yok Bugün maden ocağına kara elmas diyarına İnmedik selam olsun sana dost Ölesiye ışık hasretiyle solmuş bu yüzlere Grev grev güneş doğmuş dost Artık kaybedecek birşey yok Yeraltında ezilenler yeryüzüne seslenirler Madenler bizim derler gerekirse ölüm derler Günü geldi grev derler dost Artık kaybedecek birşey yok Zonguldak Yerin derinliklerinden geldiler Ellerinde susmak bilmeyen bir yeraltı güneşiyle Ne kadar diplere bastırılsa O kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin Ağır ağır geldiler Sonra hergün geldiler artarak geldiler Kadınları çocukları ve alkışlarıyla Yoğurt mayalar gibi geldiler Pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi Su gibi ateş gibi Her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına Yeni yollarla tanıştı ayakları Her gün yeni kabuklar çatladı Yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini Bir kent oldular sonunda Ve adını değiştirdiler ülkenin Şiir: kemal özer Söz-müzik: grup yorum Baba anlata dursun, ben ekonomik koşulları oldukça yerinde olan, hayatı boyunca para kazanmak zorunda kalmayan, bu gencin niçin ‘madenci’ şarkısı dinlediğini ve niçin gözlerinle yeri oyarcasına baktığını oldukça merak ettim… Yavaşça basamaklara ilerleyip, pervazı sıkıca yakaladım. Ağır adımlarla basamakları çıkmaya başladım. Kararmış Tahta merdivenden ben adım attıkça ‘gırçç’ sesi geliyordu… Bu ses mi yoksa az sonra duyacaklarımdan mı bilemiyorum oldukça sıcak olmasına rağmen içim ürperiyordu… Arkadaşım halen zırvalıyor, oğlansa yanına doğru ilerlediğimin farkında fakat herhangi bir tepki vermiyordu. Buda bana yanına ilerleyip, oturmam için cesaret veriyordu… Hemen yanına çömeldim -Merhaba -Merhaba -Güzel müzik, sık dinler misin? - Başını sallamakla yetindi… Bana bakmıyordu. Gözlerini hiç görmesem de bu oğlanın gözlerinde ki bakışı biliyordum. Adını bilmiyordum ama ne fark eder. Özgür, Deniz, Mahir, Umut, Çağdaş, Devrim, Yoldaş ya da Arkadaş -Sana bir şey sorabilir miyim? -Ihıh - Ellerine bakabilir miyim? Cevap vermedi. Suskunluğun ‘evet’ anlamına geldiğini düşündüm ve usulca elimi uzatarak sol elini avucumun içine aldım. Yirmili yaşlarda ki bu gencin eli yumuşacıktı kız eli gibi nasırsız, böyle olduğunu avucumun içine almadan öncede biliyordum. Konuşmaya devam ettim. -Bu eller hiç madenci ellerine benzemiyor? Hızlıca başına kaldırdı yüzüme baktı. Şaşkınlığını gizlemeye çalıştı önce, fakat sonra afif gülümseyerek -‘Evet.’ Dedi -‘O zaman niye bu şarkıları dinliyorsun? Sen ne anlarsın ki bu şarkılardan? ’ Bakışlarını babasına doğru yöneltirken afifçe elini çekti avucumdan… Babası aşağıdan haykırdı. -‘Biz oğlumla arkadaş gibiyiz, biz babalık yapmıyoruz… Sor hadi söylesin… Arkadaşız biz… Söylesene Özgür! ’ Oğlan afifçe başını bana çevirdi ve gülümsedi -‘Oysa benim okuldan,mahalleden,yazlıktan,tanıdığım yüzlerce arkadaşım var.ama..’ -‘Bir tane baban vardI, oda yüzlerce arkadaşından biri oldu. Anlıyorum…’ -‘Bu evde gülen var mı? Bakma ellerimin yumuşaklığı seni yanıltmasın maden ocağının göçüğünde dünyaya geldim ben’ Elerlinde göremediğim nasır yüreğinde, kara elmas ise gözlerinin karasına yuvalanmıştı… Hadi bakalım madenciler pardon devrimciler, kendi yarattığınız maden çöküntüsünden kaç ‘ÖZGÜR’ kurtarabileceksiniz? Özgür diyor ki; Evet, madenler bizim. Bizi bu karanlık zindana kaderimizle baş başa bırakıp giderken anlamalıydınız. |