(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
MUTLU GÜNÜM şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MUTLU GÜNÜM şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Şiirinizi büyük bir dkkatle okudum. Anlamından ziyade şiirin teknik taraflarına temas edeceğim.
Halk şiirimizin koşma nazım şeklini kullanmışsınız. İlk dörtlükte 'abab' veya 'xaxa' olması gereken kafiye dizilişi -aaab de olabilir- gözetilmemiş. İkinci mısrada: 'Tebessüm eyledi mutlu günümdür,' derken üçüncü mısrada 'Bu gün mutlu günüm, bu gün düğündür.' diyorsunuz. Bunlar arasında kafiye yok. İkinci dörtlükte da kafiye kusuru var:
'Uçsam sevgilimin şehrine konsam Yoluna baş koyan bir canan olsam Kâseler içinde yâre sunulsam Bu gün mutlu günüm, bu gün düğündür.
'konsam, olsam, sunulsam' kelimelerinde ikinciyle üçüncü arasında yarım kafiye var; ama birinci kelime uyumun dışında kalıyor.
Üçüncü dörtlükte de kafiye çok zayıf. Son dörtlükte tam kafiye var. Ölçüde bir kusur yok. Bunlar tabii ki çok önemli şeyler değil; ama hassas okuyucuyu ciddi manada etkileyen hususlardır. Her ne kadar bu tür pürüzler halk şairleri için mübahsa da kalem şairleri için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Çdğu zaman irticalen, dar zamanda söylenen halk şiirinde aşık kafiye hatası veya ölçü hatası yapabilir; oysa kalem şairinin zamanı çoktur. Şiirini yazarken sınırsız bir zamana sahiptir ve değişiklik yapma hürriyeti var. Şiiri teknik bakımdan zayıflatan bu tür kusurların giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şiirin ilk dörtlüğünü ilk okuyuşta tasavvufi bir takım unsurlar gördüm. Bu yüzden de müridin şeyhine yazılmış intibaı uyandı bende; ancak şiir ilerleyince bunun bir sevgiliye yazıldığı ortaya çıkıyor. 'Gönlümü okumuş el verdi bana' mısraındaki 'el vermek' -tabii ki bunun rüyada olması da ayrı bir husus- tabiri tasavvufta yetki vermek anlamına gelir. Aynı zamanda halk şairleri için de böyle bir gelenek vardır. Onlar da çoğu zaman rüyada âşıklık badesini içerler. Oradaki 'el vermek' elini vermek, el ele tutuşmak anlamında mıdır? Umarım yanılmıyorumdur.
Uçsam sevgilimin şehrine konsam Yoluna baş koyan bir canan olsam Kâseler içinde yâre sunulsam Bu gün mutlu günüm, bu gün düğündür.
Bu dörtlükte de bir takım anlam karışıklıkları var. Özellikle ikinci mısraya bakalım. 'Canan' sevgili, sevilen demektir. Sevilenin sevene baş koyması biraz tuhaf geldi bana; çünkü gelenekte seven sevilenin yoluna baş koyar. Ayrıca 'Kâseler içinde yare sunulsam' ifadesi de garip kaçmış. Neden kadehte değil de kâsede? Bu durumuda içecek değil, bir yiyecek söz konusudur. Tabii ki siz bunları yazarken neler düşündünüz, neler hayal ettiniz bilememm; ama ben okumamdan bunu anladım.
Saygılar, selamlar...
cinar39 tarafından 12/19/2010 1:05:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Meslektaşım, Değerli Kardeşim, sayfama teşriflerinizden dolayı çok teşekkür ederim. Şiirlerimde bulunan eksikliklerimi keşki herkes sizler gibi açıklasalardı. Şiir teknik bilgilerim fazla değildir. Ama sizin gibi değerli kardeşlerimin açıklamaları doğrultısında yenilerini daha özenli, eskilerini de düzelterek yazmak arzusundayım. Sizden ricam zamanınız elverdiğince şiirlerimde gördüğünüz noktaları bildirmenizdir. Sevgi ve muhabbetlerimle gözlerinizden öperim.
Deftere üye olmadan önce de ; gerek şiirlerinizi, gerek yorumlarınızdaki nazireleri severek okuyordum. Tek tarflı bu yakınlığın da şımarıklığıyla biraz da kendimi aşacak şekilde yazacağım:
Mırıldanan Hayallerim’i
Açılınca şiir sayfanız önce rahatsız oldum: Pembenin üstündeki “siyah” yazı seçeneğinizden. Vardır sebebi; ama zeminin “bir iki ton açığı” olan yazı tercihleri hem daha estetik...
Bugün bir yorumumda Alfred Adler’i (rüya yorumları için) bir cümleyle tanık göstermiştim ; yazdıklarıma.
Sizi de Sigmont Freud’ışığında mı yorumlasam diye geçiyor içimden: Rüyaları, bilinç altındaki cinsel arzuların uyku anında, irade kapağını zorlayarak sızması... biçiminde anlatmış ya da ben öyle anlamışım.
Hemen aklıma gelen bir şeyi de not olarak ekleyeyim: “Bir kişi peygamberliğini kime borçludur” sözüyle. (Çok da yadırganmasın diye hile de yapayım: Peyam-ber (haber veren).
Bir kitaptan bu sıralama: Bir kişinin peygamberliğine (bugün için) milyarlar inanıyorsa o peygamberdir. On binler, yüz binler inanıyorsa o “guru” dur (Freud) bağlamında. (Darwin, Marx...) Peygamberliğine sadece kendi inanıyorsa o , delidir. (Özele değil sözüm, kendi üstümde kalsın)
Özür, deli koyun gibi aldım başımı gittim yine, uzaklaştım şiirden.
Birinci kıtadaki o yâr, düşünüzde gönlünüzdekine “el verdiyse” sabaha mutlu başlamanız doğallığın sonucu olarak normaliktir. Duş, kakvaltı ve iş.
İkinci kıta için çağrışım hilesi yapacağım. Kıtadan seçtiklerim: baş koymak,yare sunulmak...
Şimdi ise en zor tarafı; size, sizin yaptığınızı yapmak : nazire yazmak.
Deryalar misali dalga bedende Yorulmam yıpranmam senin sinende Alırsın verirsin şifası sende Bu gün mutlu günüm, bu gün düğündür.
Hoş geldiniz Efendim, Evvela şiir sayfamın renklerinden rahatsızlık duyduğunuzu anladım, ama vardır bir sebebi demeniz bir önsezi yahut tevafuk olarak değerlendirilebilir. Resim dersinden sınavlara girerken sulu boyanın renkleri karşısına küçük etiketler yapıştırmıştım. Sürücü belgesi alamamamın da tek sebebi oydu. Zira renk körüyümdür. Üstelik hangi renklarin hangileriyle uyum sağlayacağı fikrimde gelişmiş değil. Freud'un görüşleri ışığında değerlendirmenizde de haklısınız. Ama o nazire dörtlüğünüzle benim tüm nazirelerimi tabir caizse sollamışsınız. Çok hoştu doğrusu. Kalbi selamlarımı sunarken en yakın zamanda görüşmek dileklerimle.
Ruhumda hasreti yıllardan beri Sevdalı gönlümde canlıydı yeri Hazan mevsiminin yüce dilberi Bu gün mutlu günüm, bu gün düğündür.
KUTLARIM YÜREGİNİZDEN DÖKÜLEN NAĞMELERİ. BUGUN MUTLU GÜNÜNÜZDE, O KIZ ÇATIDA DAHA FAZLA DURUSA DÜŞER MUTLULUK NEYİM KALMAZ. İNMESİ SİZİN AÇINIZDAN İYİ OLSA GEREK DERİM. SORA DEMEDİ DEMEYİN. HOŞLUKLA KALIN. (MAKSAT TATLI BİR TEBESSÜM BIRAKIRMI YÜZLERDE.)
Şiirinizi büyük bir dkkatle okudum. Anlamından ziyade şiirin teknik taraflarına temas edeceğim.
Halk şiirimizin koşma nazım şeklini kullanmışsınız. İlk dörtlükte 'abab' veya 'xaxa' olması gereken kafiye dizilişi -aaab de olabilir- gözetilmemiş. İkinci mısrada: 'Tebessüm eyledi mutlu günümdür,' derken üçüncü mısrada 'Bu gün mutlu günüm, bu gün düğündür.' diyorsunuz. Bunlar arasında kafiye yok. İkinci dörtlükte da kafiye kusuru var:
'Uçsam sevgilimin şehrine konsam
Yoluna baş koyan bir canan olsam
Kâseler içinde yâre sunulsam
Bu gün mutlu günüm, bu gün düğündür.
'konsam, olsam, sunulsam' kelimelerinde ikinciyle üçüncü arasında yarım kafiye var; ama birinci kelime uyumun dışında kalıyor.
Üçüncü dörtlükte de kafiye çok zayıf. Son dörtlükte tam kafiye var. Ölçüde bir kusur yok. Bunlar tabii ki çok önemli şeyler değil; ama hassas okuyucuyu ciddi manada etkileyen hususlardır. Her ne kadar bu tür pürüzler halk şairleri için mübahsa da kalem şairleri için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Çdğu zaman irticalen, dar zamanda söylenen halk şiirinde aşık kafiye hatası veya ölçü hatası yapabilir; oysa kalem şairinin zamanı çoktur. Şiirini yazarken sınırsız bir zamana sahiptir ve değişiklik yapma hürriyeti var. Şiiri teknik bakımdan zayıflatan bu tür kusurların giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şiirin ilk dörtlüğünü ilk okuyuşta tasavvufi bir takım unsurlar gördüm. Bu yüzden de müridin şeyhine yazılmış intibaı uyandı bende; ancak şiir ilerleyince bunun bir sevgiliye yazıldığı ortaya çıkıyor. 'Gönlümü okumuş el verdi bana' mısraındaki 'el vermek' -tabii ki bunun rüyada olması da ayrı bir husus- tabiri tasavvufta yetki vermek anlamına gelir. Aynı zamanda halk şairleri için de böyle bir gelenek vardır. Onlar da çoğu zaman rüyada âşıklık badesini içerler. Oradaki 'el vermek' elini vermek, el ele tutuşmak anlamında mıdır? Umarım yanılmıyorumdur.
Uçsam sevgilimin şehrine konsam
Yoluna baş koyan bir canan olsam
Kâseler içinde yâre sunulsam
Bu gün mutlu günüm, bu gün düğündür.
Bu dörtlükte de bir takım anlam karışıklıkları var. Özellikle ikinci mısraya bakalım. 'Canan' sevgili, sevilen demektir. Sevilenin sevene baş koyması biraz tuhaf geldi bana; çünkü gelenekte seven sevilenin yoluna baş koyar. Ayrıca 'Kâseler içinde yare sunulsam' ifadesi de garip kaçmış. Neden kadehte değil de kâsede? Bu durumuda içecek değil, bir yiyecek söz konusudur. Tabii ki siz bunları yazarken neler düşündünüz, neler hayal ettiniz bilememm; ama ben okumamdan bunu anladım.
Saygılar, selamlar...
cinar39 tarafından 12/19/2010 1:05:00 PM zamanında düzenlenmiştir.