Cinnet
Namludan fırladı kurşun
Tut tutabilirsen Kırık bir ayna, küflü düşünceler Ve sesler Bazı kahkaha, bazı hıçkırık Karanlık bir oda, vakit şafak Damlaya neden sahip çıkar ki gül Nehirler denize âşık Ben beklemeye Duvarlar engel ellerime Bakışlarını tutamadığım her gece Baykuş sesinde uğursuz bir çığlık: “Yok!” Yaratılmamış bir zincire bağlansa zaman Matkap ucunda geri dönse saatler Söylenmemiş sözler söylense Yazılmamış mektuplar okunsa Dönsen! Gözyaşlarının kırdığı saz telleri Huysuz bir kemanın teline esir dikenleşen tüyler Mızrapsız türkülerin tarihi senle başladı Sen okumuşsun Sen yazmışsın Mateme siyah düşmüş Dedim ya bana beklemek Umutsuz bir sükûnete yakalanmış dalgalar Martılar sessiz Balıklar ölümlü Ufukları parçaladığım gece yarıları Masalarla kaç rauntluk maçta yumruklarım Her düşen yapraktayım Yırtılmış takvimden geçmiş ve gelecek İkilem gel ile gelme arasında sıkışık Kapkara dağın iki yüzü Ben tebessüme hasret Hüzün bana sırnaşık Alışkanlık gırtlağı geçmiş İpi kopuk uçurtma kuyruğunda naz “Keşke!” ile “İyi ki!” nin barışı Titremeye yapışık üşüme Üşüyorum! İnanma her söylediğime Aynaların arkasındayım artık Gel’im yalan gelme’m yalan Kara kutulu bir bilmece Ben içindeyim Hani zümrüt-ü anka Ayaklarımın altı boş Namludan fırladı kurşun Tut tutabilirsen |