' Farz-ı Kabul Sonbahar '
I
bir gurbet hikayesimidir uzak şehirlere serpiştirilen kandığım o mandolin sesiyle bir türlü olmaz sabahlar ve üstüne işlenmiş bir kasıt gibi gittiğini ne çabukta anımsadı yollar.../ yapraklar döküldü baksana renkleri güneşi sarartığı kadar içime işleyen kükürt kokulu ellerim döküldü siyaha hep aynı yerinden yakaladığım gülümsemeni hatırladım olacak şeymi şimdi bu olmadık zamanların hüznünde yüzüme çarpan sonbahar II ve işte sonbahar ilkin neydi ki sonun ne olsun ? bende kalan tüm resimlerin donuk gidip başka semalarda damlayın yüreklere hayrı olmaz size bad-ı bahtımın baharsız iklimimde ya hep sıcağım ya hep soğuk... bir aşkın destanımıdır ki söylensin dilden dile önemi neydi ki seside olsun sevdamızın ? yırtılmış bir kağıt gibi yazdıklarını nasılda sansürlemiş kavimler elden ele .../ III ve fırtına sustu... son rüya,son kesit bu gördüklerim kimdir diye bakmadan ardına unuttu belli ki heyhat belli mi olur hayat yeni bir gün daha batıyor sensiz usul usul geride yetimliğe mahkum anılar, bu kadarmıydılar ? sen ses etme ne olur bana göre yaşananlar farz-ı kabul.../ İBRAHİM YALÇIN 05.12.2010 |
masal gibi şiir,
kutlu olsun.