kül
gözyaşlarımı ıslatır gülümseyişin
ben gözlerinden kaçarım tıpkı tuzlu bir damlacığın denizden kaçması gibi aciz ve ürkek yüzümden kırışık sayfalar dökülür avuçlarıma paramparça bir ömrün dikenli sayfaları dudaklarımda yanar sen gideli bin yılı geçti delirip sokaklara döküldü insanlar bir şehri binlerce ömrü yakıp ciğerlerini söktüler kedilerin ve aşkların unuttum belki de yüzünü ellerini gözlerinle aydınlattığın gecenin ateşini bazen bir yaprak düşer ya şehre mutlak bir karanlık gecenin ellerinden tutar kilit vurur tan yerinin yüreğine gözlerini yelesinden yakalarım bir uçurtma kıyısında şiirleri şehirleri ateşe veririm de hiç bakmadan ardıma yüzünü unuttuğum yerde bırakırım kendimi gözlerimden kopmuş bir iki çocuk sevinci bir kadeh umut kırıntısında beklerim seni |