Nâr-ı beyzâBeyhude serenâdım sana uzanmayacak Sır kabımda saklanan ismin yanı başımda Belki bir gün gözlerim dalıp uyanmayacak Hoyrat otlar bitecek sensiz mezar taşımda Ne sana yanabildim ne sana kanabildim Yâr dedikçe yaramı yardan yara attılar Nâr-ı beyzâ gibiydin ihsânı cana bildim En sonunda Kufe’ye bir mezâda sattılar Yorgun bitâp ve harap Sina çölüne düştüm Nil Nehrine takıldı kaçarken ayaklarım Ferhat gibi su diye vurup dağları deştim Kan kızıla boyandı efsûni şafaklarım Ne sen beni anladın ne anladı yar beni Her dikenin saçına mavi türküler taktım Bahar düşmanı bildi dostu saydı kar beni Dondum dondum eridim yazlara ağıt yaktım Sen erguvan dağların seslediği kelebek Ben Endülüs artığı yelkeni kırık gemi Nice dertler taşıdım sırtımda öbek öbek Rüyana girer isem beni bırakma emi Söylenmemiş sözümsün yazılmamış şiirim Sana nasıl anlatsam dilimde pranga var Ser-mesti sürûrumsun damarda can sefirim Makberî’nin bahtına fısıldayan ey dil-dâr Makberî– Ahmet Akkoyun………..15/11/2010…………….22:30………İst Nâr-ı beyzâ: Akkor, beyaz ateş |
Merhanba efendim duyarlı yüreğinizi kutluyorum güzel bir yürek sesi idi . Saygı ve selamlarımla başarılarınız daim olsun.......