Evrenin Aşıkları 1
|Güneş, Dünya ve Ay|
Evrenin en büyük aşk masalını bilir misin sen? Hani Güneş ve Dünyanın yaşadığı o koca aşk… Ha bir de ay var! Bilmezsin sen… Milyonlarca yıl önce başladı onların sevdası… Koskoca kainatta sanki Dünya’dan başka güzel birisi yokmuş gibi Dünyaya vurulmuştu evrenin yakışıklısı Güneş efendi. Lakin Ezel ve Ebed Sultanı’nın değişmez yasası ya bu… Kavuşamazlardı birbirlerine. Dünya yörüngesini değiştirse ahenk bozulacak, insanlar yok olacak… Güneş Dünyaya yaklaşsa her yer cehennem olacak… Bu yüzden hep hasret kaldılar birbirlerine ya. Belki de bu yüzden hala bitmeyen tek aşk onların ki ya… Dünya, Güneşe kendini belli etmek için hep etrafında dönermiş… Güneşte ışığıyla dünyayı süzer, öylece severmiş… Ve bir de Ay… Evrenin en delikanlı çocuğu… Güneşin de kadim dostudur hani. Venüsten çok severmiş Dünyayı da dostu için ses edemezdi Ay. Dünya da Güneşte bu durumun farkındadır lakin… Aya ses etmeyen Güneşte Dünyaya yakın olduğu için kin beslemeye başlamış dostuna… Ay ise hiç karşılık vermez… Dünyayı içinden sever, Güneşten, dostundan vazgeçmezdi… Fakat içinde ki aşk gittikçe büyüyordu Ayın. Bu yüzden bazen kendini tutamaz Güneş ile Dünyanın arasına girerdi sırf Dünya beni görsün diye… Güneşin önünü kapatınca ışıksız kalan Dünya hüzne boğulur çevirirdi yüzünü Aydan… Güneş tutulması derler bu vakaya… Kimse bilmez işin aslını… Aydan soğuyan dünya, onsuz da yapamaz aslında. Sanki ona da bağlıdır bir tarafı. Güneşle arasına girince ay, dünyada dayanamaz ay ile güneşin arasına girerdi. Ay, eğer başını kalırmış karanlıkta, dünyanın gölgesinde… Kimse bilmez işin aslını… Ay tutulurdu dünyaya… Bu acıya daha fazla dayanamaz ay… Ve alır başını gider… Kadim dostu güneşi bırakır fakat onun için bir sevdaya düşmez… Dünyaya da aldanmaz… Gecelerin simgesi olur o vakitten sonra… Karanlıkta, kara sevdalıların sembolü olur… Güneş ve Dünya, ebediyete kadar hep böyle devam edecektir aşklarına da… Onların hazin sonunu kendileri de bilmez aslında… Dünya bir gün güneşin içine düşünce yanacak aşk ateşiyle… Güneş sevdiğini öyle yanar görünce, durur mu hiç… Kavrulacak o da kendi ateşiyle… Ay ise dışarıdan bakacak bir süre… Dünyanın ve kadim dostu güneşin sessiz çığlıklarının ardı sıra gidecek nar-ı aşka… O gün kıyamettir aslında… Bu yüzden sevgi garip ve kutsaldır belki… Sen bilmezsin bu masalı… Kimse bilmez aslında, yabancı! Aşk, sandığın, gördüğün gibi iki günlük evcilik oyunu değil… Şimdiki gençler, bir kere gördüğü, iki gün sonra ardından sövdüğü zavallılara aşkım der… Ay bir kere diyememiş aşkım diye dünyaya… Güneş bir kere vuramamış Aya… Her şeyden önce dostum diye… Velhasıl diyeceğim o ki… “Seni seviyorum” demek marifet değil… Bunu söyleyip diline yalama etme yabancı. Seviyorsan eğer, bir kere seversin… Bin kere de feda edersin yürek varsa, canını… Hem dememiş mi O: “O kimsenin göğsüne iki kalp yerleştirmiş değildir…” ABDÜSSAMED GEDİK -Ahir zaman Nesline- |