Bir Esaret Öyküsüayrılık giyinmiş bir şehre parkesiz döşenmiş cüssem tanıdık yokuşlara sağanak umutlar birikmiş dilimde tarifeli acılara tarifsiz istavrit kokulu türküler eklemişim aşka boyalı duvarlarım yıkılmış patalojisini buz kesmiş suskun ülkemin... koklamaktan başka işime yaramazdı çiçekler bir bahar daha vurulmuş yatıyor yerde nadas tutkulu papatya düşler ,g e l e c e k niyetine gelecek...gelmeyecek... zaman ,bir ceylan gibi sekerek eksilirken önümden göçmen sevda avuntusuymuş bilememişim her rüzgârın sesini sen sanmışım , sana benzetmişim ne kötü ki; sana ölümden ötesi yok iliklenmişim uzun soluklu bir sevda esaretinde,daimi ebe bir düdüğün içindeki nohut gibi esirim... ölüme aşermezden evveldi sır küpü sevdalar bilerdim mahzenimde diyemediğim nice suskun aşk varsa hepsini sana dillendirdim bilmem ki iyi mi ettim? ağına av vurmuş bir örümcek beklentisiydi gelmelerin uçardım,koşardım kanatlar takıp uçardın yetişemezdim sazın soluna denk düşmüş bir la sesi olurdun sonra kulaklarını tırmaladıkça sesimin yankısı benden arttığın oranda eksilirdin giderdin an olur, buzuki ezgilerle ege olurdum ardından an olur, kararırdı denizim , köpürdüm dalga dalga yine de severdim... acıdıkça canım azdıkça, içimin pürmüze değen yanı güzergâhı şaşkın, sarhoş bir kurşun gibi gidiyorum derdim! bu kez son! ama,vurulurdum tekrar gözlerinin can alıcı giyinmiş mayhoş mavisine hiç beceremedim sisli bir ömrü, boylu boyuna gölgene yamadım nihayetinde... kendimle oynadığım bir kumardın... ve,kaybettim! tüm enlemlerimi istila ettin! işte, sendeyim... ToprağınSesi . |
göçmen sevda avuntusuymuş bilememişim
her rüzgârın sesini sen sanmışım , sana benzetmişim
ne kötü ki; sana ölümden ötesi yok iliklenmişim
uzun soluklu bir sevda esaretinde,daimi ebe
bir düdüğün içindeki nohut gibi esirim...
Esaret,
bir anlamda özgürlüğe açılan kapı gibi bana göre
Ve bundandır ki
Tutsak olmadan anlamıyoruz, kuşların neden bu kadar mesut kanat çırptığını...
Paylaşıma teşekkürler, güzeldi.