)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-(-14-)(-)(-)(
................................................................
SERSERİ GİRME MEYDANA Serseri Girme Meydana Aşık, Senden Yol İsterler Kalleş İle Oturmadın İman Ehli Kul İsterler Bu Yola Giren Oturmaz Hak Söze Hile Katılmaz Bunda Hiç Hile Satılmaz Cevherinden Pul İsterler Bir Kılı Bin Pare Eder Bu Yolu İhtiyar Eder Şah’ım Bir Yol Kurmuş Gider Yol İçinde Yol İsterler Şah Hatayi Der Neylersin Her Müşkili Hal Eylersin Ansın Çiçek Derersin Yarın Senden Gül İsterler ........................................... ŞAH HATAYİ ........................................... İran’da Safevi soyundan gelen bir Türk. Erdebil’de doğdu. Ana tarafından Uzun Hasan’ın torunu Bilki Aka’nın oğludur. Babası Haydar’ın ölümünden (1488) sonra dayısı tarafından iki kardeşiyle birlikte düşmanlarından kaçırılarak Şiraz’a gönderildi. Şiraz valisinin, üç kardeşi bir süre hapsettiği söylenir. Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup’un ölümü üzerine oğlu Rüstem saltanat mücadelesinde onlardan yararlanmak amacıyla üç kardeşi hapisten kurtarır, Şah İsmail’in ağabeyi Sultan Ali, katıldığı iki savaşı da kazanarak Tebriz’e döndüğünde parlak bir törenle karşılanır. Ama üç kardeşin halk üzerinde manevi etkisi, Sultan Ali’nin kazandığı zaferler Rüstem Bey’i korkutur, onları ortadan kaldırmanın yollarını ararken durumu sezen Sultan Ali kardeşleriyle birlikte Erdebil’e kaçar. Sultan Ali yolda kendilerini izleyen Rüstem Bey’in askerleri tarafından öldürülür. Ama iki kardeşini yedi müridiyle Erdebil’e göndermeyi başarır. Şah İsmail ve kardeşi İbrahim burada müritlerince korunur. Sürekli izlendikleri için bir süre sonra Bağru dağına, oradan da Gilan, Gaskar, Reşt ve Lahican’a kaçırılırlar. Lahican’da Kar Kaya’nın evinde saklanan Şah İsmail ilk öğrenimini özel bir öğretmenden gördü. Babasının müritleri dört bir yandan onu görmeye geliyorlardı. Yakalanamadığını gören Rüstem Bey, Lacihan üzerine yürümeye hazırlanırken öldürülünce (1497), Şah İsmail harekete geçer. Müritlerini toplayıp Hazer kıyılarındaki Aravan’a (1500), oradan Erdebil’e gelir. Kendisine katılan Türk oymaklarıyla birlikte yeterince kuvvet topladığını görünce ilk olarak babasının ve Şiilere yapılan eziyetlerin öcünü alma yolunu tutar. Tebriz’e gelip taç giydiğinde (1502), babasının öcünü almış, Baku’yü zaptetmiş, Nehcivan’da Elvend Bey’i yenmiştir. Şah İsmail’in bundan sonraki yaşamı Şiiliği yaymak, Safevi devletinin sınırlarını genişletmek için yaptığı savaşlarda geçer. Devletin sınırları genişleyip Şiilik Anadolu’ya doğru hızla yayılınca Osmanlı’larla çatışır. Sonunda Çaldıran’da Yavuz’a yenilir (1514) ve kaçar. Bu yenilgiden sonra Tebriz’e döndüyse de eski gücünü yitirdiği gibi uğradığı ruhsal çöküntüyle de kendisini şaraba verir. Oğlu Tahmasb’ı yerine atabey olarak bırakır, her yılını ayrı bir kentte geçirerek yaşamını tamamlar. Azerbaycan’da iken ölür. Cenazesi Erdebil’e götürülür. Şah İsmail, Hatayi mahlasıyla şiirler yazdı. Sanatçı kişiliği çok zor koşullar altında geçen çocukluğu sırasında oluştu. Aruz ve heceyle yazdığı şiirler Azerbaycan edebiyatının Nesimi ve Fuzuli arasındaki döneminin en güçlü temsilcisi olduğunu kanıtlar. Özellikle heceyle yazdığı şiirler Anadolu’da gelişen tekke edebiyatını büyük ölçüde etkiler. Alevi -Bektaşi edebiyatının en güzel örneklerini sunar. Sadettin Nüzhet, şiirlerini dörde ayırıyor: a) Tasavvufi düşüncelerini içerenler, b) Aleviliği dile getirenler, c) Hurufiliğin ilkelerini yansıtanlar, d) Aşıkane olanlar. Aruzla yazdığı şiirlerinin ise daha çok tasavvufi olduğu görülür. Bu şiirlerinde kullandığı dil klasik şiirin dilidir. Hece ölçüsüyle koşma ve semai biçiminde yazdığı nefesler ise Yunus’un izlerini taşır. Ama Hatayi’nin kendine özgü şiir yolu oluşturduğu da belirtilmelidir. Hece ve aruzla yazdığı şiirlerini kapsayan Divan’ı basıldı (Sadettin Nüzhet Ergun, Hatayi divanı, 1956; bütün nüshaları karşılaştırılarak yapılan basımı için bkz. Aziz Aka Mehmedof, Şah İsmail Hatayi Eserleri 1, Bakü 1966). Ayrıca Dehname adlı Ali’yi öven bir mesnevisi (Baku 1946) ile yine mesnevi biçiminde yazılmış bir Nasihatnamesi vardır. Değerli araştırmacı Nejat Birdoğan Alevilerin Hükümdarı Şah İsmail Hatayi adlı yapıtında bu büyük ozanın yaşam öyküsünü, Osmanlı ve Safevi yanlarından topladığı şiirlerini daha geniş ve gerçekçi biçimde vermiştir. ........................................................................................................................................................................................................................................ )(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-(-14-)(-)(-)( Destursuz girme meydana Aşık senden yol isterler Usta isen ver ayağı Kafiyesin bol isterler Sözlerinde ibret olsun Yüreklere huzur dolsun Dinleyenler bir ders alsın O sözlerde bal isterler Oturuşu duruşuyla Gelip selam verişiyle Geleceği görüşüyle Arif insan kul isterler Dergahlarda çile çeksen Hünerini ekip döksen Hakkın ışığını yaksan Gelip senden el isterler Konuk çoktur garip hana Yolcu gelir yana yana Yorulsan da bu meydana Ara da bir gel isterler Ruhum sıkılır bedende Rahatlar dua edende Yunus gibi Hâkkı sende Harabatta bul isterler Hem varlığı hem yokluğu Hem karayı hem aklığı Lüzumsuzum Aşıklığı Bu meydanda bil isterler Sadık Dağdeviren Aşık Lüzumsuz |
Aşık senden yol isterler
Usta isen ver ayağı
Kafiyesin bol isterler
Sözlerinde ibret olsun
Yüreklere huzur dolsun
Dinleyenler bir ders alsın
O sözlerde bal isterler
Oturuşu duruşuyla
Gelip selam verişiyle
Geleceği görüşüyle
Arif insan kul isterler
Dergahlarda çile çeksen
Hünerini ekip döksen
Hakkın ışığını yaksan
Gelip senden el isterler
Konuk çoktur garip hana
Yolcu gelir yana yana
Yorulsan da bu meydana
Ara da bir gel isterler
Ruhum sıkılır bedende
Rahatlar dua edende
Yunus gibi Hâkkı sende
Harabatta bul isterler
Hem varlığı hem yokluğu
Hem karayı hem aklığı
Lüzumsuzum Aşıklığı
Bu meydanda bil isterler
Yüreğinize sağlı gardaşımNefis çalışmanızı kutladı yürekten.Bizleri aydınlatıyorsun.Allah güç versin