Başımı kaldırdım, sanki bir rüyadaydım!Ne kadar afallamıştım, demek ki şaşkınlık bu diye yakine andım Onca yaşadıklarım, fevkalade öemseyerek hafızama koyduklarım nafileymiş Bir gerçeğin, hisseden kalbin ve ruhu yetinin, anlamak kabilinde inşirahı farkın Halime sudur etmesiyle, filizlenen umutların latif mealine o an muttali olmuştum Bir farkındalık yaşamak, günlük işlerden biran kurtulmak gerekiyormuş Beni benden alan, zaman zaman acziyet içinde bırakan, koşturmayı marifet sayan Ve fakat ruhumun en ülvi sedasını unutturan, kalbimi boşluk içinde bırakan anlar Ne kadar elzemdi, haniflik için ne kadar bir imdi, oysa aşk halin yekpare demiydi Dile gelen ne varsa ve lakin tefekkürden ari bir soluksa ne kadar işe yarardı Aklı ve izanı, ilimsiz bühtanı, zikredilmeyen aşkı hakikati, gül-i sevdayı ve arı Yola yolcu gerek, adama arif olmak en tabii bir hak, azimet iradeyi vuslatı sanat Aşk hakikatsiz, ruh sevdayı sultansız irade arınmış nefisle akleden yarsız olur mu Gün niye doğar, güneş aşka tabi olmasa ne kadar ahenk içinde rahmeti sunar Gece tefekkür etmek için ruhun sudurunda en nadide bir nazarla kalbi güzel aklar Anlama muhtaç korkudan nasıl bir rahmet çıkar, aşk ehlini sevdası gül gibi koklar Ancak çile meşakkatler bu kavil üzre vuslatı aralar, maksattız gönlü kim ne yapar Böyle sıralanıyordu afakımda açan ve muştular sunan en zarif bir bahar Lüzumsuzlukla iştigal eden, hesabın rüknünde nefesini tanzim etmeyene ne var Ha nar ve yahutta nefsi telakkiler içinde insanı sürükleyen bir har bundan ne çıkar Aşk insanın kalbinde ve ruhun rahlesinde nefsin tezkiyesinde ilzam olan ilkbahar Mustafa CİLASUN |