bir savaş hikayesi
Bir savaş hikayesi
Bir yaz sabahıydı Kırmızı ibikli horozlar müjdelemişti Günün doğuşunu Karıncalar uykularında, Güvercinler zeytinliklerde Beşik sallıyorlar yavrularına ’e e e ’ diye Silah kuşananlarda vardı elbet Bu ızdıraplı coğrafyada. Kıyıların yanağına, Şamar gibi vuruyordu dalgalar Poseidon iş başındaydı Kura çekilmişti köpüklü deniz ona düşmüştü ’Allah Allah’ sesleriyle Barış getiriyorlardı mavnalar. Rüzğar her zamanki gibi pusu kurmuştu Ürkek ve korkak bir bekleyiş içindeydi. Yangın ve savaş öncesinde korkmalı rüzgardan! Ah Zeus! Tanrıların tanrısı yasak bir aşkın peşindeydi gemiler ağızlarına kadar postal doluydu Yorgo ile Mustafa o akşamda beklemişlerdi birbirlerini sokağın iki ayrı köşesinde dipçikleriyle adanın yerlileri dışında herkes diken üstündeydi yinede Omorfoda şehvetle açmamıştı portokal çiçekleri o bahar. Günün ilk ışıkları vurdu denize vurur vurmazda Yorgo’yla Mustafa’yı kavuşturdu bebelerine onbir yıldır olduğu gibi. Mahallenin kedileri korkmaktaydı köpekten değil bu kerre ... tetik üstündeydiler. o gün yanmağa başladı evleri ilk haberi kara karga verdi baykuşla Girne’dekilere karga korkmuştu, baykuş ağlamaklıydı ilk kez belliydi kan akacaktı, ’akacak kan damarda durmaz’ diyordu hırsız tilkileri Mesarya’nın, Misafirin böylesine kızgındı toprakana rüzğarla izdivacını yıllar önce kesmişti gün Hades’in günüydü Karıncalar, karafatmalar, uzun ince karayılanlar komşularıyla güneye, doğuya ve batıya kaçtılar bir kedi yavrusunu kurtardı karabaş kedi yavrusunun ağzında can verdi yaralı sıçan kelebekler hepten yok oldu serçelerle, evleri yanan dostları için seferber oldu Trodos’taki Muflonlar Karpazın eşekleri var güçleriyle çalıştılar o akşam yaralılar için hastane yoktu, göçmenler için çadır....... ...... gökkubbe üzüntüsünü gizleyemedi ağladı üç gün, üç gece toprakana sinirli bir günün ardından kolkanat gerdi çocuklarına ve ’ben bu acıyı 2000 yıl öncede duydum Salamis’te’ dedi savaştılar on gün onbeş gün adanın misafirleri birbirleriyle, YORGO Değirmenlikte yara aldı iman tahtasından, yirmi dokuzuncu yaşını kutlayacaktı bir sonraki pazar düştü yere asırlık bir çınar gibi toprakananın cız etti yüreği düşerken düşündü Yorgo Mustafayı, sokağını, onbir yılı ve savaşın ta başından nedenini MUSTAFA 2 gün sonra Çatozda öldü kör bir Yunan kurşunuyla toprakana sinirli, gökkubbe ağlamaklıydı aldı bağrına onları yüzlerce Yorgo’yu, Mustafa’yı bıyıkları yeni terlemiş Anadolulu Memedleri ve Teselya ovasından kopup gelen Petrosları Ölüler şehri kalabalığında Yer bulabildin mi kendine ? Seni savaşa götürenlere Söyleyeceğin birşey yok mu asker? Neyin bedelini ödedin? Böyle diri ömrünle.. Hangi dindensen yanında olsun dinin üstünde güller açsın nur dolsun ciğerlerin mezarında nöbet tutsun melekler sorgusuz sualsin cennete konsun ruhun denizler kabarıpta dağlar alaşağı edildiğinde güneşin önü kesildiğinde o büyük kalabalıkta sen sor hesabını sevgili yatağına girmeden seni mezara sokanlara asker . ------------------------------- |