BİR YOLDA YÜRÜYORUZ.
Ne başı var ne sonu, bir yolda yürüyoruz.
Ömrümüz son bulunca, çaresiz duruyoruz. Başımıza dikerler, musalla taşlarını. Münker nekir gelince, yolarsın saçlarını. İşte böyle başlıyor, biten yolun son demi. Mezara götürüyor, tabut denen bir gemi. Bembeyaz kefeninle, indirirler kabire. İmam talkını verir, dua okur habire. Sonra çekip giderler, kalırsın bir başına. Sağın solun meftadır, baktırmazlar komşuna. İmam zaten bitirip, son vermiştir talkına. Şimdi sessizlik başlar, dikilirler başına. Soruları sorarlar, cevap senden beklenir. Arz ettiğin ifade, defterine eklenir. Ya kabrin cennet olur, vereceğin cevapla. Yâda yargılanırsın, kara kaplı kitapla. O melekler diyor ki, biliyorduk biz seni. Azaba alıştır sen, şu nazik bedenini. Orada makam geçmez, mal mülk ise dünyada. Kimisine rahat var, kimisi de ezada. Berzah âlemi böyle, sürecek kıyamete. O gün geldiği zaman, ihtiyaç var himmete. Yalvarırlar Ahmet e, şefaat ya Muhammed. Burada kullar yalnız, kimse etmez merhamet. Divanlar kurulunca, başlıyor ölçü tartı. Sevabı ağır basan, alıyor cennet kartı. Sırattan geçer onlar, düşenler cehenneme. Türkmendağlı böyledir, kalanını söyleme. HİLMİ CAN. 25.TEMMUZ.2010. (2836) |