Geçen gideni biziz ayrılığınbu şehir kapanır hüznüne yalnızlığın aşındıran savruk bir rüzgarın uğrak mekanıdır sokaklar her yağmur yürek ıslatır her akşam çekilir düşlerin boğumuna aşklar içimizin odalarında susan sesler susan gülüşler titreyen seslerde anlamlara konan düşünceler avuttuğumuz zindan çocuk gülüşlerimiz avutulduğumuz geçiştirme saklantılarımız kendi gölgelerimizde yarına işlenen işlik küfeler düşün gündeminde hep sonra yapılacak işler öncesiz sonralar sonrasız başlangıçlar kırık darmadağın bakışlarda kalan sanal doğaçlamalar her biri hep bir şeyler kişiler, kişileri hep biz’ler birileri sen yarım kaldın bu kentte yarım kalmış resmin çizilmiş yüreğime diğer yarın ayrılığa hazırlanmış koca bir yalan can evimde herkes kendi derdinde herkes ancak taşıyabildiğiyle ey ayrılık vaktinin çıldırtan çanları kadim kaderi değiştiremedi ya sevenler bile… sırası gelen gibi döküldük kendi hikayemizde her birimiz döküldük birbirimize her birimiz iten ve çekenlerimizle bilinmeyenin boşluğuna dökülen sonsuz bir şelale bizi yıkan ne önemi var ne önemi var bu dolu dolu bir yapışkanlık değilmi aşklara kanat açan yalnızlıklarda bir maske bir içine kapanmışlık ve bir de can çekişen koca bir tükenişin damlası olur gözyaşında çaresizlik neye yarar demeye dilimizin varmadığı yanaktan akan bir damla gözyaşıyla … |