FATİH (9)
Bir başkaydı "Onbir Ayın Sultanı" Ramazan, Fatih’te
Toplar atar, Kulaklarımızı tutar, koşardık Çoluk-Çocuk Evlere İftar yemeğe. Minareler arası Ampullü Mahya’lar Işıklar yanar, söyler çok Şeyler. Malta Çarşısı ışıl-ışıl, renk-a-renk Meyva-Sebze Tezgahları. Siyah-yeşil Zeytin, Kaşer-beyaz Peynir, Pastırma, sucuk, Tavuk ve Balık Pazarı, siyah Susamlı Pide Kuyrukları. Yine, yeniden, yeni bir Yel eser Şehzade Başı-Saraçhane’de, İftar ile Teravi arası Çadırlı-Çadırsız Tiyatrolar, Namazdan sonra Gecenin Yarısına kadar çalar-oynar-eğlenilir; Muzikli "Leblebici Horhor", Hayali Küçük Ali Orta Oyunu, Tuluat Ustası İsmail Dümbüllü dinlenir. Başlatır Çocuklar Taşlayarak; "- Başlarmısın, başlayalım mı? Karagöz’ün Evini taşlayalım mı?" Gelir Hacıvat Perdeye; "- Yaaa Havle!" ile. Görünür Karagöz Sopasıyla, vurur Güm-Güm Hacıvat’ın Kafasına; "- Yaaar bana bir Eğlence medet!" der. Güler, alkışlar Çocuklar, güler Çocukluğum bu Gölge Oyununa. |