Sobe/lemeŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yarınsız!
“Bir Yusufcuk kanadında dualar,” “Irgalandıkça sobeliyor zamanı.” bayat tortuları var, çürük hayat yollarının, suç mahkemesi duraklar, molada dara düşer avurtlar, ellere gizli damarlar siner, ferleri çökünce ayaklar, izbe yollarda… ölüm; bir adım ötede, bekler taze bedenleri, beyaz odalar açmıştır, sarı kır çiçeklerinden taç, süslü gelinler tellemiştir sızıya, özüne döndü ateş böcekleri, çıraları açıkta yanar, gizlisi yok hayatın, yarım çıkın günahlar, sola yalpalar… “Yusuf’un Gayyada meramı gibi, taze kalır düşleri, Züleyha dilinde…” Göğe sarnıçlar dikilir, dilbaz sürüler süzülür, süslü kanat uçlarından, eyy bağrını sevdiğim hürriyet, Nirvanaya ermeden gel, arınmadan kalp çözgüsü, sobelemeden hayatı, çöz cidarlarımı, kuru gürültüsüz. ne çukurlar gördüm, Şose boylarında, üstlerinde arım vardı, namusum gizlenmişti, yiğit kahramanlara, künyelerde dualar, hep aynı dilden, aynı dilden, ölüm… sobe! iki ucu çatallı, kendinden gizlenmez insan, sorgulardan kaçar, izbe uçurumlara, bir Yusufçuk edasında, kanat çırpar… 26.07.2010 “hayatın kırk dökük dallarındayım,önüm,arkam,sağım,solum sobe…” |
kalemine sağlık!