4
Yorum
0
Beğeni
4,7
Puan
2991
Okunma
Sanırım bir seferde yazılmazdı ya:
Aslen çok iyi de bilmek gerekmezdi bunun için.
Duygu - düşünce kafiydi.
İnsan olmak kadar yakın anlamaya ve
Hakeza kaya olmak gerek, anlamamak için.
Kısa ömürde anlaşılamayacak kadar karanlıktı.
Cehaletimize aykırıydı... aynı...
insanlığımız gibi.
Sorgulardı bunu yavrusunu arayan bir ana misali,
Avuçlarındaki nimeti paylaşmak için...
Ama hep senin ama hep senin için vardı.
Taş - toprak bir duygu pırıldatırdı gözlerinde.
O büyük mucizeninde farkındalığında yaşardı.
Zaten kendi de başlı başına bir insandı.
Her işinde ruhu içinden fırlarcasına vardı.
Bir dokunurdu o ruhla o yürekle, sımsıcak,
Aklın seyehatte öğrenirdi insanlığını
Ve bir daha dönüp gelmek istemezdi kafesine arştan aşağa.
Aşağa kalır yanı da yoktu bırakılan bir güvercinden.
Benzetmeye değmeyecek kadar güzeldi bir hayvana ya
Öğretebildikleri arasında ne için yaşadığı yoktu... ama
Hareketinin kaynağında belki de her şey için vardı.
Karıncanın işi de dünyanın gidişi de ondan sorulurdu.
Benlik, sadelik, nezaket ve narinlik...
Kendi yapmasa da bu portreyi,
Kıskandırırdı dünyanın dengesini,
Manzaradaki sonlu kalacak fırça darbeleriyle bile;
Sadeliğinde, ince nezaketiyle esrarlı yatan benliği,
Hiç de yabancı değildi narin soyluluğuna.
Buna rağmen kucaklardı nezaketi kabalığını.
En az yağmurun rüzgârla dansı kadar daimi
Ve daima hüzünlü dünya, içinde var olmuş;
Ona yetmeyecek kadar Tanrı’nın gözdesi.
..................................04.12.’09..................
...........................07:12.............................
....................................................UTK......
Bu şiir 19 Temmuz 2010, Pazartesi www.marmaristime.com’da yayımlanmıştı.
5.0
67% (2)
4.0
33% (1)