Çıbanı kaşıdıkça, irin içiyorum
Çıbanı kaşıdıkça, irin içiyorum
Moraran dudaklarımda şarap yudumlar akşam Tarumar olmuş tertemiz bir baharın Şaşkına dönmüş girdabıyım ben Ilık bir mevsim tazeliğinde Kapanır gök sanki mekânıma Issız koylarına çekilmiş kaşlarım Halkalar çizer… Öksüz bakışlarıma Vurguna gebe, gün ve gün Heyecanını terbiye eden dudaklarımın Suyu çekilmiş ırmakların Yas’ını tutan balığıyım ben Kimine göre ben şairim Kimine göre şu fani dünyadan gelip geçen Kahır üstünden, zembereğin sayacından su içen Uslanmaz bir deliyim ben Çok şey istemem ki; bana ters Çok bildiğim; zannettiğim bana ders Feriştahın değilim ki övüneyim İki gözü, bir yüreği olan ben Kırkında öğrendim bilmece çözmeyi Yalan yüzlerde gezinen çizmeyi Yaşadıkça bu hayat da dalgıç olmadım ama… Karabataktı ,yüzmeyi öğreten Dışı rengârenk; içi asi yılan Düzeni almış bürümüş yalan Tek bildiği var… Soyup, soğana çeviren Düzenin kıyısına vuran… Dalgayım ben |