severek ölmek yakışır sana
şimdi hangi şehrin kokusu sindi üzerimize
yıkık duvarlı han gibiyiz kuzeyimize cim düşmüş / güneyimiz güneş yanığı ağrıları dinlemekten başka yok çaremiz hasret kovuğunda ölümü bekler ak kırağılı yıldız düşmüş tepemize deniz aşırı ülkeler gibiyiz hep birbirimize uzağı yakın eden lütfun kanadı kırık kelebekleriyiz. ne kadar iç çektiğimize yazılırsa yazılsın öyküler yalnızlığa savurduğumuz yıldızlar olmalıydı şu dudaklarımızda fısıldayan nameler çok uzakta yıkılan köprüler burkulan yürekten, ne bekler. zaman haylaz bir kurşun yer ne küvetliydi O uzattıkça kısalan ellerimiz kaybolan yıldızlarda kavuşma itimali ___ömre tuzak __Oysa çok sevmiştik( 2) kucaklaşmıştı hayallerimiz gençlik böyle kuvvetli olmalıydı ah! arsız suallerimiz ___Kahretti ! o güneş bir daha doğmalıydı geri gelmez umudunu yitirmiş atsız bir haritanın orta merityeninde çorak topraklar yeşilini bitirmiş çiçeklerin özünde bir beklentisi var hala. bu zemberekte kaç çan sesi var ölüm vakti, temmuzlardan yürek sesi;nasıl olurda böyle takatsizliğine yanar severek ölmek yakışır sana severek ölmek yakışır sana öç duygusu başımın belası tel örgülerin arkasından haykırsam duyar mısın? bir ölü var, veriliyor salası Oysa; duanın arkasından dizelere dökülmemiş mısrasın sevdiğini söyler misin? haykırır mısın ? severek ölmek yakışır sana seni sevdiğimi söylüyorsam bir toprak atar mısın ? son defa güller bile ağlasın baykuş sessizliğinde. |