MELEKLER ÜŞÜMEZ...
Asırlaşmış bu keşmekeş şehrin soğuk kaldırımlarında ha bire tartar durursun,
Sıcağın zevkine varmış bir sürü karnı tok, umarsız bedenleri. Kamburundan belli, sırtında kim bilir kaç ton acıyla yorgunsun, Ellerinde hayatın kara lekesi gibi sırıtmış yine, madeni bir paranın gri izi. Başın omzuna düşmüş,dalıp gitmişsin…İmkansız düşlerin peşine,öksüz nefesinle.. Senin de uykuların ana sütü gibi kokar mı? Yastığına değer mi? Şefkatin uzak eli.. Kabusların uyanır mı aniden? Olmayan bir babanın ağaçtan gölgesi yanar mı? Yetim teninde.. Desene…Senin de benden farkın yokmuş be çocuk,öyleyse ağlamam lâzım şimdi,hem de en az iki kere.. Hadi desem,tutsam elinden….Benimle gelir misin? İçimdeki yetim çocukla oynamak ister misin? Yok yok vazgeçtim en iyisi seninle bir uçurtmanın kuyruğuna takılıp,maviliklere çıkalım.. Ya da bir salıncağın ardına uzanıp,rüzgârların nefesinde el ele kaybolalım,ne dersin? Belki de kırları seviyorsundur…Hadi! Ver de elini,gidelim eyy çocuk,istediğin yere karar senin.. Ellerinin karasında ağlayan sûkut rengi keşkelerin mi yoksa hayata küskün belkilerin mi ?söyle bana… Tutup kucaklasam seni,öpsem çöl rengi yanaklarından…Bir kerecik olsun güler misin bana? Kaç takvimdir yapraklarım hazana dökülüyor hep,toplayıp ta takar mısın saçlarıma? Tekrar geri… Konuş benimle avuçları baston kokan güzel çocuk…Yaşın kaç? Tıpkı insanlar gibi o da iki yüz mü? Hâla... Sabah ayaz bir günün tam ortası,mart ayının şâh damarı, üstelikte kar yağıyor lapa lapa.. Oysa senin bu saatte okulda bir sırada oturman gerekiyordu sıcak umutlarınla.. Gözlerin ışıkta, avuçlarında kalem, özgür kâğıtlara mavi uçurtmalar çizmek varken, Seni bu buzdan sandalyeye kimler oturttu… ahh be çocuk, üşümüyor musun ? Bak yine gözlerim isyana hazırlanıyor , ha damladı ha damlayacak sağnak sağnak.. Sen garibim baskülde insanlık tartarken, zengin.. Kasaptan yine pirzola sardıracak. Nedir bu yazgı,nedendir bu zulüm..Susma konuş a çocuk,senin şifasız acılarına kim siper olacak. Kararmış hayallerini, hangi güneş kırıntısı elinden tutup aydınlığa çıkartıp ta çocukluğuna kavuşturacak. Hadi! Ver avuçlarıma ellerini de çık yüreğimin sevgi rengi kantarına,o üşümüş ayaklarınla.. Çık da önce sen tartıl ki….. görsün herkes, utansın dünya senin omuzlarındaki ağırlıkla. Sana rastlamadan önce bir kuşkanadı tüyünde uçuyordum adeta , sevinçle havada. Şimdi omzuma hafifçe bir kuş değse kazâra,çökeceğim inan yerin,bilmem kaç bin katı altına.. Ah be çocuk,ahh be can,senin ne işin var bu soğukta bu sokaklarda, karanlık yalnızlıklarda.. Yoksa sen de mi benim gibi kanatsız kaldın,aklar düşmüş sakallarına baksana , daha bu yaşta. Koparda ver onları bana eyy çocuk, yerine ışıl ışıl yıldızları yağdırayım , o güzel saçlarına. Ver de birbirine ekleyip kendimi asayım bu gece,körelmiş tüm vicdanların bedeli olsun bu da sana… Hadi! Durma çocuk şimdi tart beni…Saymaya yeter mi hiç, söyle.. İçimde sen gibi kırılan fidanların sesini . Bak hâla uyanmadın…Burası soğuk..Nerden gördüm seni ahh be çocuk,ben şimdi eve nasıl gideceğim, Sen burada soğuk kaldırımlarda donarken,ben sobanın yanına oturup nasıl ısınacağım,söyle bebeğim. Seni burada bırakıp gitmenin vebâlini ,yarın huzuru mahşerde nasıl vereceğim…Nasıl ödeyeceğim… Ne diyeceğim…Bir meleği kar altında çaresiz bıraktım…Bana cenneti mi bahşedin diyeceğim..Yok asla… Bir meleği kar altında çaresiz bıraktım , cehennem bana en onurlu ödüldür diyeceğim… Melekler üşümez bilirim….Ama ben ne zaman baskül başında uyuyan bir çocuk görsem,acıyla titreyip.. Tenime güneşler yağsa bile…..Hep üşüyeceğim…hep üşüyeceğim…üşüyeceğim… Üşüyeceğimmm….. ecedemet... ŞİİRİME EŞSİZ NEFESİYLE CAN KATAN DEĞERLİ YORUMCU CAN YÜREĞE SONSUZ SELAM SAYGI SEVGİ VE DUALARIMI GÖNDERİYORUM.. ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM MUHTEŞEM YORUMCU CAN YÜREK... RABBİM SESİNİ NEFESİNİ SAĞLIĞINI MUTLULUĞUNU VE HUZURUNU DAİM ETSİN.. ALLÂH’A EMANET OL... |