UZAYLI KAZIMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Allah rahmet eylesin komşumuz Kazım dayı için 1987 yılında yazdığım bir şiirdir.Kazım dayı bu dünyada yaşadı ve bu şiirdede hep yaşayacak.Kazım dayıma en derin sevgilerimle...Bana verdiği şekerlerin tadı hala bitmedi...
Rakısını kapmış kolunun altına,çıkmış kapının önüne.
Oturmuş yine soğuk betonun üzerine, Şu kalleş dünyanın şerefine küfür ede ede. Yalınayak demleniyor, Bizim uzaylı Kazım.. Karısı desen bodur,naletin teki. Pirzola alamaz ki yalasın kemiğini. Daha doğarken yan yatmış,denizdeki kaptansız gemisi. Diyor da yakıyor yine bir sigara, Bizim uzaylı Kazım.. Her akşam saat altıda,dönerken köşeyi. Duyulur yalpalayan homurtusu ,ayaklarında sallanırken pençeleri. Hele o kırmızı burnu yokmu,vakitli vakitsiz çektiği. Onu görünce hep kaçardı bîllah, akıllısı delisi. Nâra satmış yine üstad son bestesini, Bağıra bağıra geliyor, Bizim uzaylı Kazım.. Bunaldığı zamanlarda kapatırdı evin tüm perdelerini. Toplardı çoluğu çocuğu dizerdi karşısına,tıpkı bir tabur asker gibi. Dünyayı kurşun kurşun vururdu o an,eğer olsaydı elinde bir tüfeği. Yine dayağa soyunmuşta kök söktürüyor, Bizim uzaylı Kazım.. Pantolonu yırtık,gömleği pırtık,yemeği artık. Başının altında nûh deminden kalma kirli bir yastık. Yorgan desen güve yemiş,tırtık tırtık. Horuldarda uyur yine, Bizim uzaylı Kazım.. Evi iki katlı,beş oda bir hol. Vurdumu devirir alîmâllah,sağlam kalmaz ne bacak ne de kol. Yumurtaları kırılmış tavuk misali arar boş bir fol. Kart horoz gibi öter öter de durur, Bizim uzaylı Kazım.. Elinde gazetesi,cebinde kalemi,ağzında sönmüş izmariti. Bulmaca çözmek hayattaki tek neşesi. Saatlerce oturur da ağrımaz mı o kalas beli. Kahve benim ikinci adresim deyip te gururlanır, Bizim uzaylı Kazım.. Yaşı aşmış kırkbiri,dili unutmuş tekbîrî. Bayram seyran bilmez habire çeker elindeki kehribar tesbihi. Zabıtalardan kurtulmak yaşamdaki tek derdi. Tabana kuvvet oğlum deyip te kaçar, Bizim uzaylı Kazım.. Adı Kazım,lâkabı uzaylı. Çocukken hep astronot olmak istermiş garibim yoksa aslen dünyalı. Ana üvey,baba üvey,kendi desen iç güvey. Hasret ateşiyle kavrulan bir tuhaf adamdı, Bizim uzaylı Kazım.. Teni esmerdi,iri ellerinde bin mangal yürek. Yüreğine gizlerdi yanık hayallerini kürek kürek. Mazinin sorhoşluğuna gömdüğü gizli sevdasına daldığı zamanlarda, Yetim avuçlarında hep bir bardak kırılırdı,camlarda öksüz kan damlalarına baka baka. Issız bir köşede suskun diz çöküşleriyle, Kimsesiz bir çocuk gibi sessiz hıçkırıklarla ağlardı, Bizim uzaylı Kazım.. Dostuna can dedi,postuna yandı. Gecenin kör karanlığına salladı,cebindeki sustalıyı. Arkadaş uğruna kâtil oldu,yirmi sene maphusta pisi pisine yattı. Değer mi değmez mi diye düşüne düşüne öldü gitti, Bizim uzaylı Kazım.. Sözün kısası; yaşamadan ölüme doğdu bizim uzaylı Kazım. Arkasından bir tek mahalle bakkalı Veysel efendi ağladı. Birde tıpkı kendisi gibi yarım kalmış bir rakı bardağı. Ah be Kazım dayı,ah be Kazım dayı. İnsanları bu kadar sevmeye, Ne gerek vardı.. Artık ne sen varsın,ne de bu yalan dünyada adın. Ne mutlu sana ey Kazım,şiirlerimde yaşayacak o unutulmaz tadın.. AH KAZIM DAYIM AH ! SANA KIYAN BU DÜNYAYA DA BENDEN OLSUN BİN VAH.... Ecedemet... |