Rüzgarlar esiyor dik dik göğsüme Bulutlar darlandı yağmur yağacak Bakışın damlıyor yorgun gönlüme Masmavi gözlerin mahzunlaşarak Sendeki o deniz beni boğacak...
Kurban celladını seziyor gibi Zehrin damarımda geziyor gibi Gözlerin güneşi eziyor gibi Kirpiğinle kalbim kurşunlanarak Bakışın damlıyor yorgun gönlüme Sendeki o deniz beni boğacak...
Dinmeyen fırtına şimdi çıkacak Yerle gök yarılıp zaman duracak Kızıl kıyametler koptu kopacak Küçük kıvılcımlar yangınlaşarak Bakışın damlıyor yorgun gönlüme Sendeki o deniz beni boğacak...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
GöZLeRiN şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GöZLeRiN şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Şiirime yazmış olduğunuz değerli yorumunuzdan sonra sayfanızı ziyaret etmek istedim değerli üstat.
Nerede gözlerin isimli bir eser görsem okumadan geçmem. Ben de sayfanıza gelince ilk defa bu eserinizi okudum.
Şiirlere ben tahlile tâbî tutarken Türkçe sentaks ve semantiği açısından da tahlil ederim. Çünkü edebiyatçıların malzemeleri dildir. Dil ile sanatlarını inşâ ederler.
Bu yüzden öncelikle şiirdeki dile göz attım. İlk mısrada bir anlam karmaşası olduğunu gördüm. Bu anlam karmaşası kullanılmayan bir virgülden kaynaklanıyor. Acaba burada dik dik olan sıfat göğsün sıfatı mı? Göğüsten mi haber veriyor, yoksa rüzgârın sıfatı mı, rüzgârdan mı haber veriyor. Elbette burada rüzgârın haberini veriyor. Ancak bir virgül konulsa buradaki muğlaklık gidecek.
Bazı şâirlerimizin yapmış olduğu yanlışlardan birisi de bu. Neden noktalama işaretlerini yeri geldiği zaman kullanmazlar? Anlayamam…
İşte bu yüzden heyecanımız gitti, ünlem işaretini, sorularımız bitti, soru işaretini kaldırdık. Oysa bunları duyguları yansıtması açısından kullanmak elzemdir.
Bulutların darlanması da her ne kadar mecazi olarak kullanılsa da genel de canlı varlık insan için kullanıldığı için şiir diline yakışmamış. Bir diğer husus şiirde kullanılan zaman mevhumu… Hep nedense şiir “-ecek, acak” gibi gelecek zamanlı kiplerle ifade edilmiş olması. Şiirde fazla zaman kipi kullanmak şiiri boğar. Onu hikâyeleştirir. Oysa şiir bir hikâye değil sessiz bir şarkıdır.
Eski şâirlerimiz fillerden daha çok isim kökenli kelimeler ile kâfiye kurarlardı. Şiirde fiil ya da sıfat kökenli kâfiyeler sıradan olarak görülür, isim kökenli kelimeler ile kullanılan kâfiyeler güçlü sayılırdı. Bundan dolayı M. Akif Ersoy “İstiklal Marşını daha çok isim kökenli kelimeler ile kâfiyelemiştir.
Şiirin dış yapısına gelince: Önce kâfiyesine bir göz atalım.
İlk bentte mısralar abaxb olarak kurulmaya çalışılmış. “Göğsüme, yağacak, gönlüme, mahzunlaşarak, boğacak” Kâfiyelerimiz bunlar. Göğsüme ile gönlüme arasında kâfiye yoktur. Kâfiye kelimelerin kökeninde ve yapım eklerinde ve aynı zamanda aynı görevde kullanılmayan eklerde aranır. Burada göğ(ü)s-üme/gön(ü)l-üme olarak ayrıştırdığımıza birinin revi sesi “l” diğerinin ise “l” dir. Yağacak, boğacak tamam…
İkinci bentte ise “Bakışın damlıyor yorgun gönlüme” mısraı ile “Sendeki o deniz beni boğacak” mısraı tekrar edilmiş. Diğerleri arasında yine gelecek zamanlı kipli uyaklar var.
3. bende gelince; “çıkacak, duracak, kopacak” kelimeleri ile uyak sağlanmaya çalışılmış. Bu kelimelerin sonlarındaki gelecek zaman kiplerini çıkardığımız zaman elimizdeki kelimeler; “çık, dur, kop” tur ki hiç birisi diğeri ile kâfiye değildir. Kullanılan “-ecek, acak” kipleri aynı mânâda kullanıldığı için kâfiye değil rediftir.
Bu yüzden bu eklerin sonda kullanılması onu kâfiye yapmaz. Dilerim bütün bunlar göz önünde bulundurularak şâirimiz şiire yeni bir ses kazandırır.
Selâm ve saygılarımla hürmetler diliyorum efendim.
Yerinde tespitler ve çalışmama yaptığınız irdelemeden dolayı teşekür ederim. İlgilerinizin devamını beklerim... Sanıyorum bana katcak çok şeyiniz olacak...
farklı bir kafiye düzeni ve mısra sıralaması. Ama tabi önemli olan şiirinin konusu. Duygular çok zekice yansımış mısralara edip yüreğiniz zeval görmesin. Tebrikler
Dinmeyen fırtına şimdi çıkacak Yerle gök yarılıp zaman duracak Kızıl kıyametler koptu kopacak Küçük kıvılcımlar yangınlaşarak Bakışın damlıyor yorgun gönlüme Sendeki o deniz beni boğacak... yüreğine sağlık dost şair.var ola yüreğiniz
Şiir'di.... ve beste tadında...İçli ve güzeldi çok.
Öncelikle sayfama ziyaretinizden dolayı teşekkürlerimi sunarım. İyi ki uğradınız ve ben bu güzel şiiri okuma lütfuna eriştim.
Affınızla ben de bir dörtlük bıraksam...
Şiir üflüyor şu vakit bu rüzgâr Suskun İstanbul, gözlerimde yaşlar Bir içli melodi yayılıyor eski bir gramofondan Her harfinde mısraların, kanıyor yüreğimde hatıralar...
Saygı selam dua ile...
de_soulmate tarafından 7/13/2010 1:40:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
ÇOK ZARİFSİNİZ.RENK KATTINIZ ŞİİRİME. DÖRTLÜĞÜNÜZ HOŞ VE GÜZEL.
YALNIZ 3. MISRADA BİR KELİMESİNİN İKİ KEZ TEKRARRI ANLATIMI BİRAZ BOZMUŞ. NACİZANE TAVSİYEM BİR'LERİN BİRİNİ KALDIRMANIZDIR.VE DEVRİK CÜMLELERLE İFADE...
''Şiir üflüyor(KUSUYOR) şu vakit bu HÜZZAM rüzgâr İstanbul SUSKUN, gözlerimde yaşlar İçli BİR melodi yaNKILANIYOR, eski gramofonda Her harfinde KANIYOR mısraların, yüreğim VE hatıralar...
Dinmeyen fırtına şimdi çıkacak Yerle gök yarılıp zaman duracak Kızıl kıyametler koptu kopacak Küçük kıvılcımlar yangınlaşarak Bakışın damlıyor yorgun gönlüme Sendeki o deniz beni boğacak...
şiir nefisti... resme de bayıldım... daha çok şiirler yazdırır bu resim şaire... saygılar...
Dinmeyen fırtına şimdi çıkacak Yerle gök yarılıp zaman duracak Kızıl kıyametler koptu kopacak Küçük kıvılcımlar yangınlaşarak Bakışın damlıyor yorgun gönlüme Sendeki o deniz beni boğacak...
Kutlarım aşkın dizelerini hoş,anlamlı,güzeldi şiir,selamlar esenlikler...
Nerede gözlerin isimli bir eser görsem okumadan geçmem. Ben de sayfanıza gelince ilk defa bu eserinizi okudum.
Şiirlere ben tahlile tâbî tutarken Türkçe sentaks ve semantiği açısından da tahlil ederim. Çünkü edebiyatçıların malzemeleri dildir. Dil ile sanatlarını inşâ ederler.
Bu yüzden öncelikle şiirdeki dile göz attım. İlk mısrada bir anlam karmaşası olduğunu gördüm. Bu anlam karmaşası kullanılmayan bir virgülden kaynaklanıyor. Acaba burada dik dik olan sıfat göğsün sıfatı mı? Göğüsten mi haber veriyor, yoksa rüzgârın sıfatı mı, rüzgârdan mı haber veriyor. Elbette burada rüzgârın haberini veriyor. Ancak bir virgül konulsa buradaki muğlaklık gidecek.
Bazı şâirlerimizin yapmış olduğu yanlışlardan birisi de bu. Neden noktalama işaretlerini yeri geldiği zaman kullanmazlar? Anlayamam…
İşte bu yüzden heyecanımız gitti, ünlem işaretini, sorularımız bitti, soru işaretini kaldırdık. Oysa bunları duyguları yansıtması açısından kullanmak elzemdir.
Bulutların darlanması da her ne kadar mecazi olarak kullanılsa da genel de canlı varlık insan için kullanıldığı için şiir diline yakışmamış. Bir diğer husus şiirde kullanılan zaman mevhumu… Hep nedense şiir “-ecek, acak” gibi gelecek zamanlı kiplerle ifade edilmiş olması. Şiirde fazla zaman kipi kullanmak şiiri boğar. Onu hikâyeleştirir. Oysa şiir bir hikâye değil sessiz bir şarkıdır.
Eski şâirlerimiz fillerden daha çok isim kökenli kelimeler ile kâfiye kurarlardı. Şiirde fiil ya da sıfat kökenli kâfiyeler sıradan olarak görülür, isim kökenli kelimeler ile kullanılan kâfiyeler güçlü sayılırdı. Bundan dolayı M. Akif Ersoy “İstiklal Marşını daha çok isim kökenli kelimeler ile kâfiyelemiştir.
Şiirin dış yapısına gelince: Önce kâfiyesine bir göz atalım.
İlk bentte mısralar abaxb olarak kurulmaya çalışılmış. “Göğsüme, yağacak, gönlüme, mahzunlaşarak, boğacak” Kâfiyelerimiz bunlar. Göğsüme ile gönlüme arasında kâfiye yoktur. Kâfiye kelimelerin kökeninde ve yapım eklerinde ve aynı zamanda aynı görevde kullanılmayan eklerde aranır. Burada göğ(ü)s-üme/gön(ü)l-üme olarak ayrıştırdığımıza birinin revi sesi “l” diğerinin ise “l” dir. Yağacak, boğacak tamam…
İkinci bentte ise “Bakışın damlıyor yorgun gönlüme” mısraı ile “Sendeki o deniz beni boğacak” mısraı tekrar edilmiş. Diğerleri arasında yine gelecek zamanlı kipli uyaklar var.
3. bende gelince; “çıkacak, duracak, kopacak” kelimeleri ile uyak sağlanmaya çalışılmış. Bu kelimelerin sonlarındaki gelecek zaman kiplerini çıkardığımız zaman elimizdeki kelimeler; “çık, dur, kop” tur ki hiç birisi diğeri ile kâfiye değildir. Kullanılan “-ecek, acak” kipleri aynı mânâda kullanıldığı için kâfiye değil rediftir.
Bu yüzden bu eklerin sonda kullanılması onu kâfiye yapmaz. Dilerim bütün bunlar göz önünde bulundurularak şâirimiz şiire yeni bir ses kazandırır.
Selâm ve saygılarımla hürmetler diliyorum efendim.