Ya üzüm ye!Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Ya üzüm yersiniz, ya bağcıyı döversiniz, ikisi birden olmaz. Hem dövüp, hem üzüm ikrâmı beklemek kuru hayâldir. Bağa nasıl girerseniz öyle karşılanırsınız. Adam gibi girerseniz adam görürsünüz, vahşi hayvan gibi girerseniz hakettiğiniz muameleyi alırsınız... Haddinizi bileceksiniz, yoksa bildirecek yiğitler bağda sizden haber bekliyorlar.
İkrâm mı? Kötek mi? Karar sizin... Buyrunuz efenim, bağımız geniş bol üzümde var, karpuzda, kalın kalın köteklik odunlarımızda... Üzümün ardına sohbetimiz, muhabbetimniz, güleryüzümüz ikrâmdır şarkılar, türküler, danslar, halaylar canası... Köteğin ardından ise moraran gözler, şişen kafalar, kızarmış kaba etler hatıra cihetinden. Tercih sizin efenim, tercih sizin... *** Yıllarca bu milleti sömüren tüm azınlığa, masonuna, lionuna, rotarysine, rotaraktına, örgütüne, cemiyetine, cemaatine, sağcısına, solcusuna ama en çokta liberaline ithaf edilmiştir. Cahil bağcı devri bitti, akıllandı bağcılar, oğulları karate öğrendi, bilgisayar öğrendi, haddinizi bilmezseniz eskiden olduğu gibi bildirecekler en kısa zamanda, korkma sırası sizde artık, şükür...
"Dede - Torun Muhabbeti - I"
Bağa gelin, Bostana da gelin. Ama adam gibi… Üzüm yiyin, karpuzda var, İkrâm edeyim, bol şükür. Yiyin doyun, eğlenin, gülün, oynayın. Şarkı söyleyin bizle beraber, Dans edin, halaya katılın. Ne oldu? Hayırdır? Huzursuz bir hâliniz var gibi. Bilmeden bir kusur mu eyledik? Üzümü kasa kasa getirdik, Üstüne daha neler ikrâm ettik, Gözümüz yok, afiyet olsun. Doymadıysanız var daha Alın, yiyin gönlünüzce, istediğiniz gibi, Saralım giderken de götürün. E beraber gülüp eğlendik, Yetmedi mi? Yoksa üzüm yemek değil miydi maksadınız? Ne o ardınızda sakladığınız odunlar? Niye ters ters bakıyorsunuz? Küfür mü ettik, İkrâmda kusur mu? Oturun hele, konuşun bir, Döküverin eteğinizdeki taşı. Bak rahatsız ettiniz herkesi, Huzur kalmadı kimsede. Ne diyecekseniz deyiverin artık… Gün bitti, gece uzadı, Müsaade edinde gidelim. Kalacaksanız gelin, gecede misafir edelim. Sabah kahvaltımızda güzeldir bizim… Neyse ahali, Toplansın hanımlar, çocuklar. Biz beylerle baş başa dertleşelim. Eee arkideşle deyiverin bakalım, Nedir sizi böyle tuhaf eden. Sordum cevap vermediniz hem, Ne içindi o sopalar, ardınızda? Durun hele, ne yapıyorsunuz? Bağa gelip bizi mi kovacaksınız? Üzümünü yiyip te bağcıyı mı döveceksiniz? Nerde görülmüş edepsizliğin böylesi? Nerde duyulmuş hainliğin bu derecesi? Bak nasılda vuruyolar namıssızlar… Yetti gari, bu anda biter misafirliğiniz! Olum Mıstafa çekiver odunları, Kadir, Amet kapın sizde birer dane. Vuruvuruverin heryerlerine. Oğlum Kadir karataya gitmiştin hani sen, İşte zamanı kullan ne öğrendisen. Hay maşala be, itler yiğit görsün, Acımayın, vurun, kaçırın puştları… Ya işte böyle torunum Memet Bi ton dayak yediler o gün ucuz şeher kabadayıları… Hele bubanı bi göreydin, Karatada bi numaralar öğrenmiş Bizim kara eşekten beter tepiyodu Hem de uçan tepik, bi çaktı mı Kadir’im İki seksen uzuyodu herifler, yaaa. Bi daha abdestsiz geçemez oldular civardan, Bizi nerde görseler, korkar oldular, kaçtılar. Yada yolunu değiştirdiler keratalar. Sen sen ol Memedim, Herkese hak ettiği ile Muameme kıl, her vakit… 21.12 – 4 Temmuz 2010 / İstanbul |
Bu güzel şiiri ve çok değerli şairini yürekten kutluyorum… Selam ve dua ile