Telgrafçiçeği
Gezginliği yerleşik
Sığ toprağın gizemine büyümüş Kısa pantolonlu gelincik Ovalarda bir turaç İncecik boynu kırılgan Bozkır ateşleri söndürülmüş Çok eski bir haziran Ürpertisinde sevdaların Nasıl da üşümüş sırt çantası Tadı belleğinde dalgın bir öpüş ki Salıvermez ayrılığı dudağından Özlemi savunan kapı eşiği Geçitlerine yasak örülmüş duvar Kendini unutan paslı çıngırak Sessizliği kırık camların Mızıkası eskimiş bir çocuk Üzgün sesleri yineler durmaksızın Süreğen hüznüyle bir ip cambazı Yürürken telden köprüsünü Düş alazına vuran çocuk yüzleri Gibi bakıyor ayçiçekleri Utangaç gülüşlü bir yolcunun Okul kasketine takılıyor suskunluğu Yalımlarla koşuyor çocukluğu yitik Sevginin giyimsiz koyaklarına Güncesinde eksi sonsuz bir soru üşüyor " Ne kadardır ömrü telgrafçiçeğinin " |
Gibi bakıyor ayçiçekleri
Utangaç gülüşlü bir yolcunun
Okul kasketine takılıyor suskunluğu
Yalımlarla koşuyor çocukluğu yitik
Sevginin giyimsiz koyaklarına
Güncesinde eksi sonsuz bir soru üşüyor
" Ne kadardır ömrü telgrafçiçeğinin "
işte böyle şiirleri seviyorum...imge sağanağına tutulmuşçasına yüzüme dokunan...
kendime yakın bulduğum bir şiir...
Harikaydı hocam...
gül açılmışı şiirlerde görüşmek dileğiyle...
saygılarımla...