KABİL’İN ARTIKLARIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Uykusuz geçen günlerimde,
Birşeylerin yokluğunu hissedeceğim. Uzanıp sırt üstü yatağıma, Yar(ın)ı görmeyi hep hâyal edeceğim... M. Cân Gündede İşgalcileri gönül şehrimin saldılar Kabil’in artıklarını yayılan kapkara irinlerinin renginde gözyaşı döker gül yaprağım Sen ey rüzgâr, sen de tersten esmektesin şeytanın soğuk nefesini bindirerek toz bulutlarına sulamaktasın yüzümü ruhumun çığlıklarıyla daha bir şevke gelen çirkin suratların kahkahalarıyla tokatlamaktasın özümü Lanetlenmiş cesetlerin yasaklı ruhları söylerler şarkılarını şahikalarda ulurlar Ay’a karşı, ezberleri nakarat dizeleri: “ vaat olunan buraları benimdir benim ırkımdan olmayan senin efendinimdir, ben efendinim…” İnsanlar görünmeyen çarmıhlarda azmanlara kölelik uğruna Ense kökümde ayak izleri İşaretlediler bir bir yıldızlarımı karartmak adına sokaklarımı artık bu soğuk, ıssız ve karanlık vadide karabasana yatarım, zifirdir gecelerim acının tutanakçısı gözlerim açılmaz ki zulmü anlatsın ya da sel olup aksın aksın akıp gitsin bu coğrafyadan Öfkeydi kelimeler, seçtiğim içinden secdem yüreğim gibi sımsıcak alnımda çizgileri yaratanın kutsadığı geleceğin şekilsizliklerin bin bir izini kirli aynalarda değil âmâ gözlerinde Zehra’nın kahrımı seyredeceğim Affına sığınıp ey sevgili, vicdanıma nihayet eğileceğim ve tam orta yerinden bu dünyayı ikiye biçeceğim Elimdeki silah yasak ikiye bölünmüş Kitap’tı! Sen iyi bilirsin sevdalım koynumuzda sakladıklarımızı çektiklerimizi bataklıklara ekip unuttuğumuz bükük lotusları yamaçlarda yalnızlığa terk ettiğimiz zambakları Lût kavminin artıklarını da… Gözlerimle işaretliyorum şimdi linç edilmelerine bir adım kaldı Musa’nın soluğuyla doldurdum yüreğimi İsa’nın elleri ellerimde Sürekli terleyen alınların hesabı vebali ellerden sorulacak ama bu mutlaka savaş olacak haşin yiğitliklere gebe bu savaş önce bende kopacak yenildim mi! Gerisi kolay ey Müslüman... |
Güne düsen yürege ve sesi ile can olan Sevgili Kalimera'ya tesekkürler siir ziyafeti icin..