24
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
3286
Okunma
yakıyığın ötesinde, yoksulum
kaybedicinin o bilindik
yorgunluğu değil bu
kır madeninden çıkan işçiler,
düş göçmenleri, işportacı öğretmenler;
devrik bir sevincin kartpostal
gülüşüdür vurulduğum meydanlarda
tarazlanmış gök pembesi,
ellerimde acemi bir leylak kokusu var
saçlarını taradığım her kadın
yüzünü ateşle yıkamıştır sözgelimi
o içinden geçtiğim bağıtlar,
göğsümden kalkan dostum cenazeleri;
güneşin, havanın ve herşeyin
sözyaşlarımla gübreleşmesidir
kentlere kurşun çöktüğü an
gün seferinden dönen karakucak,
sülfür içer anayatağında yezidin,
bu yüzden kendi rengine
üşürgendir bütün çocuklar,
ben çocuklara üşürüm;
sesimin gürültüsü kekemeleşir
bir rüzgar filizkırar bileğinde gençkızların,
türküdür hançer diyarından;
ele avuca sığmaz,
susarım,içerim dudaklarından,
metal kuşlar
galata kulesine
kanatlarını vurduğu akşam
ben küserim,
kalbim kesilir...
Devin Karaca