Okuduğunuz şiir 10.6.2010 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
mustafa_dogan
Hirâ
Hirâ
Kapına fesleğen koy gözlerim Bir miski Amber yayılsın yeryüzüne Gönül dehlizinde sakla umutlarını Olaki! Yar düşer rüyana...
Cibril kanatlarını yere eğdi bu gece Uyku tene musalla Üstüne semayı direksiz tutan aşkına Etin tırnağa sarılışı gibi Kalk süsle kendini Gün bayram yerden göğe Cihana sığmayan misafirlerin var Bahtına kurban Hirâ...
Oku diyor her canım Arşı ıslatan yağmur mu gözlerin? ‘Seni yaratan Rab’binin adıyla oku’ Ümmi bir lisanın hercümerç hali Bilmez iken kalem nedir titreme nedir Sırrına erenler adına Oku! ! ! kelamı aşkla yazılanı
El değmemiş bir bekleyişti Cebel-i nûrdan yayılan abı-hayat çeşmesi Yüzünü yıkıyor kainat Gözleri ışıl ışıl güneşin Bir de sen söyle Ey Hatemül Enbiya ‘Hak geldi batıl zail oldu’ Selama dursun her adımınla sıkışan nefesler Göğüs kafesini parçalıyor kalp Bir toz olabilseydim duvarında o an Sen nasıl dayandın hirâ...
Dökülen yıldızlardan belliydi Baş aşağı düşen kırık tanrılardan Kapanan gök kapılarından Sütunlarda tam inşikak vakti
Gayrısına meyil yok Gayrısı yok! Yürü ey iki cihan Serveri Ayakların altında yanan kumum Bas üstüme izinin visaline sevinsin ruhum
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Hirâ şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hirâ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
İŞTE BENİM CAN DOSTUM İŞTE BENİM YÜREĞİ İMANLA DOLU KARDEŞİM MUHTEŞEM ŞİİRİNE HARİKA YORUMUNUDA EKLEYİNCE ADETA BİR ŞAHESER OLMUŞ YÜREĞİN VE KALEMİN DAİM OLSUN KARDEŞİM
Rahatsız olduğum vede nete girmediğim günlerden birinde kaçırmışım ve bu güne kadar okuyamamışım bu nadide eseri.. Ama ne mutlu banaki okuma şansı buldum eski bir dostun sayfasına gelmişken..
Ben böylesi muhteşem bir şiir okuduğum zaman aldığım feyiz ve hazla alkışlıyor vede kutluyorum ve gene öyle yapacağım sizi vede eserinizi alkışlıyor vede kutluyorum tebrikler..
Hz Muhammed'e yazılmış en güzel şiirlerden biri. Şiirde kullanılan bütün imgeler, vahy olaynın cereyan ettiği yeri ve olayları dini doğrular içinde çok iyi resmetmiş. ,,Sutunlar''ın neyi kastettiği, islam tarihi bilen birine anlaşılır gelir. Hirayı anlatsa da şiirn konusu, Hz Peygamberdir. Konu bütünlüğü başarılı ki şiirin konusu hemen anlaşılıyor. Dil akıcı ve tasvirler canlıdır.
İmgeler birbirini tamamlıyor. Şiir petek gibi, manası da bal.
Güzel bir çalışma. Dini ve tarihi konuyu farklı bir tazda anlatan başarılu bir çalışma. Benim için bir yılın bittiği bu gün, bu şiir yılın şiiridir günün değil.
gönül sesiniz ne güzel dökülmüş can abıcım...hira sevdasına yanan gönle deva gibi... susuz çöle bir katre sunar gibi...ALLAH razı olsun rahmet dökülen bu kaleme... var olunuz...saygılarımla
Değerli dost bu güzel esrini kutluyorum. Bizi HIRA'ya oradanda sevgiliye götürüyor, Bizi muhabbet denizine atıp duygularımızı zemzem gibi kaynatıyor... Tebrikler kardeşim... Saygılarımla...
sesinden şirin yorumunu dinlemekte tadın bir başkası odu değerli dostum.. tebrikler...
CemalettinGÜRPINAR tarafından 1/16/2011 12:45:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kapına fesleğen koy gözlerim Bir miski Amber yayılsın yeryüzüne Gönül dehlizinde sakla umutlarını Olaki! Yar düşer rüyana... --------- Mustafa Bey, hayranlıkla okudum şirinizi. Kaleminiz var olsun.
Ve kıyamet, kıyamet… Beynimde kopan cümbüş, Dağ, deniz, ay ve güneş sonsuzluğa yürüyüş, Kâinat ikliminde onarılmaz bir sönüş, Madde görünmez rüya, insan yitik bir diyar, Rabbim bütün kulları selametine çıkar.
İsmiyle müsemmâ olan bu eser , Manevi derinliğiyle birlikte hakkın emrini imlemesiyle karanlıkların nura çevrilişinin kılavuzluğunu da üstlenmiş çok değerli bir çalışma.
Eserdeki üslûbun akıcılığı çoğu genç şair arkadaşlarda görülen tıkanıklığın olmayışıyla örnek teşkil edebilecek , nitelikli bir kimlik kazandırmış esere.Yine özge , sıfırdan temeli kurulmuş okudukça yüceleşen ve birlikte okurunu o manevi hazzın doyumsuz semasında kanatlandıran çarpıcılığıyla kendini çok kez okutturan, dinlettiren bir eser.
Yorumu ise hiç söylemiyorum , vurgularıyla, ses tonuyla ve fonuyla muhteşemdi. Her yönüyle mükemmele imzasını atan yetkin kaleminizi ve başarınızı tüm içtenliğimle kutluyorum. Selam ve saygılarımla.
hoş geldin dost kalem bizi onure etiniz müsadenizle yorumnuzu etkin seçtim hakka emnetsiniz
Babam geliyor sonra Babam! Ne çok özlem oluyor Ne çok özlemi doldurmuş içine öyle Onbeş yıl ötesinden bir selâ Çalkalıyor karanlık denizimi Tuzlar tuzlara karışıyor Kokmuyor hiç acılar
Oku diyor her canım Arşı ıslatan yağmur mu gözlerin? ‘Seni yaratan Rab’binin adıyla oku’ Ümmi bir lisanın hercümerç hali Bilmez iken kalem nedir titreme nedir Sırrına erenler adına Oku! ! ! kelamı aşkla yazılanı
OKUDUM ŞAHANE OLMÜŞ VE DİNLEDİM ELLERIN DERT GÖRMESİN SAYİN DOSTUM SEVGİYLE KALIN GÜZELİM ŞİİYİRİNİ DEVAM ETMENE DUVALLARLA KATİLİYORUM SEVGİLER
Allahım..! Fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalbden, kabul olmayan duadan, doymak bilmeyen nefisten, açlıktan /açlık ne kötü şeydir hıyanetten/hıyanet sahibine ne kötü sonuç hazırlar.! tembellikten, korkaklıktan ve aşırı yaşlılıktan sana sığınırım.
HOŞ GELDİN KARDEŞİM ONU ANAN DİLLERE SELAM OLSUN DULARLA KALIN SELAMTLE KALIN
TEKRAR UGRAYIP TEKRAR DINLEDIM. O KADAR MUHTESEM KI.DOYULMUYOR DINLEMEYE.TELEFONUMA YÜKLEDIM SÜREKLI DINLEMEK ICIN.BIR KEZ DAHA TEBRIKLER.SAYGILAR BU KALEME
Hayat oyun gibidir bir düşeş bir dubara, Mutsuzluk çoğu zaman mutluluk ara ara. Aşk bazen şifa olur bazen yürekte yara, Üzülenle üzenle yaşayıp gidiyoruz...
Benim yokluğumu anlaycaksın Beni nasıl kaybettiğine ağlayacaksın Yaptıklarına utanacaksın Diz çöküp yalvaracaksın Aşkından ölsem bile Benim kitabımda af yazmaz
Hz. Peygamber'e iman etmek farzdır. Hz. Peygamber (s.a.v)'e iman etmek İslâm’ın erkanından birisi, imanın da şartlarından bir şarttır. Bundan dolayı her müslümanın O'nun Allah tarafından gönderilmiş bir elçi olduğuna şehâdet etmesi, O'nun Rabbinden getirdiği her şeyi tasdik etmesi ve O'ndan gelen bütün sözleri ve fiilleri kabul ederek, O'nu hayatında kendisine örnek alması gerekir.
Hz. Peygamber'i sevmek, her mü'min için en gerekli taatlerden biridir. Zîrâ sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Buhârî ve Müslim'in Enes b. Mâlik (r.a)'dan rivayet ettikleri bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Sizden birinize Ben, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe tam iman etmiş olamaz.”(1)
Bu zikretmiş olduğum hadis-i şerif başka bir rivayette şöyle nakledilmiştir:
“Sizden birinize ben, kendi nefsinden, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığı müddetce tam iman etmiş sayılmaz.” Bu sevgi bir insanda gerçekleşmezse, o insan gerçek mü'min olamaz. Nitekim, Abdullah b. Hişâm, Hz.Ömer (r.a)'ın bir gün Peygamber (s.a.v)'e şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Ey Allah'ın Rasülü sen bana, nefsim hâriç her şeyden daha fazla sevimlisin”.
Hz. Peygamber (s.a.v) ise O'na “Hayır ey Ömer, nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki; sen beni nefsinden de daha fazla sevmedikçe gerçek iman etmiş olamazsın” demiştir.
Hz. Ömer (r.a)'da O'na; “vallâhi şimdi sen bana nefsimden de daha fazla sevimlisin” dediğinde, Hz. Peygamber (s.a.v); “şimdi imanının kemâle ermiştir ey Ömer” demiştir.(2)
Şüphesiz ki insan, iyiliğin esiridir. Kalpler kendisine iyilik yapana karşı sevgi duymak üzere yaratılmıştır. Eğer bir insan, kendisine iyilik yapan bir insanı severse, ya ona bir hediye verir veya dar zamanında yardım eder. Bir kişi başka bir kişiyi sevince bunları yaparsa, o halde, bütün âlemlere hidayetle gelen, bütün insanlık için rahmetle gönderilen insanlara kitabı ve hikmeti öğreten, dünya ve ahiret saadetine kavuşma yolunu açıklayan bu yüce Peygamber'e karşı tutumumuz ne olması gerekir?
Hiç şüphesiz ki; Allah sevgisinden sonra sevgiye en lâyık olan Hz. Muhammed (s.a.v)'dir. Zîrâ Yüce Allah bir ayet-i kerimede Hz.Peygamber (s.a.v)'e hitâben şöyle buyurmaktadır:
“(Ey habibim!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”(3)
Hz. Peygamber (s.a.v)'i gerçekten seven bir mü'minde bulunması gereken bazı vasıflar vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1- Hz. Peygamber (s.a.v)'in sünnet-i seniyyesine ittibâ etmek; O'nun hayat tarzına hayatımızı uydurmak. Nitekim Cenab-ı Allah:
“Andolsun ki Allah’ın Rasulünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.”(4) buyurmaktadır.
Allah'ın rızası ve sevgisi, Hz.Peygamber (s.a.v)'in sünnetine uymakla elde edilebilir. Bir mü'minin en büyük ideali, kendisini Allah'a sevdirmektir. Yani O'nun rızasını kazanmak, gadabından korunmaktır.
Aslında kılınan namazlar, tutulan oruçlar, verilen sadakalar, işlenen her çeşit hayırlar, İslâm yolunda tüketilen bütün nefesler tek gayeye bakar; o da Allah'ın sevgisini ve rızasını kazanmaktır. Bunun da tek yolu Rasulullah (s.a.v)'in sünnetine uymaktır.
2- Hz. Peygamber (s.a.v)'in sözünü kabul edip, hükmüne razı olmak. Ayet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Hayır; Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükme karşı, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olamazlar.”(5)
Yüce Allah bu ayette üç noktaya dikkatimizi çekiyor:
1. Her meselede Rasulullah'ın hakemliğine başvurmak.
2. O'nun verdiği hükümden dolayı içimizde hiçbir sıkıntı ve rahatsızlık duymamak.
3. Tam bir teslimiyetle O'na boyun eğmek.
Kur’ân-ı Kerim, mü'minlerin mutlak teslimiyetten öte başka bir tercih haklarının da olmadığını kesin bir ifade ile haber veriyor:
“Mü'min bir erkek ve kadın için, Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, artık onlar için hiçbir tercih hakkı yoktur.”(6)
3- İnsanlar arasında O'nun dini olan İslâm’ı yaymak, tevhit bayrağını yükseltmek ve Yüce Allah'ın kesinlikle izin vermediği putperestliği ortadan kaldırmak.
4- İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, Allah için, kitabı için, Peygamberi için ve bütün müslümanlar için nasihatte bulunmak. Nitekim Ümmet-i Muhammed'in en hayırlı ümmet olmasının sebeplerinden birinin, iyiliği emretmeleri ve kötülükten sakındırmaları olduğunu Yüce Allah şöyle açıklamaktadır:
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah'a iman edersiniz.”(7)
5- Hz. Peygamber (s.a.v)'in güzel ahlâkıyla ahlâklanmak ve bütün kötü ahlâk ve davranışlardan sakınmak.
Çünkü sevgili Peygamberimiz;
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmaktadır.(8)
6- Hz. Peygamber (s.a.v)'e saygı ve hürmet göstermek. Sahâbîler (Allah onlardan razı olsun) Hz. Peygamber (s.a.v)'e saygılarından dolayı seslerini O'nun sesinden fazla yükseltmezlerdi. Hz.Peygamber (s.a.v)'e bu derece saygı ve hürmet gösterirlerdi. Nitekim Yüce Allah:
“Ey iman edenler, seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne çıkarmayın, birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın, yoksa siz farkında olmadan, amelleriniz boşa gider”(9) buyurmaktadır.
7- Hz. Peygamber (s.a.v)'e dâima salat ve selamda bulunmak. Zîrâ Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır:
“Allah ve melekleri, Peygamber’e salât etmekte (O’nun şerefini gözetmeye, şânınını yüceltmeye özen göstermekte) dir. Ey inananlar! Siz de O'na salât edin, (O'nun şânını yüceltmeye özen gösterin) içtenlikle selam edin (O’na esenlik dileyin)”(10)
Yüce Allah, bu ayet-i kerimede bütün mü'minlere Peygamberine salât ve selâm etmelerini emretmekte ve O'na saygı göstermelerini istemektedir.
“Allahümme Salli alâ Muhammed” demek salât, “Esselâmü aleyke eyyühen-nebiy” demek selamdır. Hz. Peygamber (s.a.v)'den rivayet edilen çok sayıda Salavât-ı Şerife vardır. Bunları okumak, mümkün olduğu kadar çok salãt ve selâm getirmek, Peygamber (s.a.v)'in sevgisini celbeder, şefaatine sebep olur.
İşte Hz. Peygamber (s.a.v)'i gerçekten seven her müslümanda bu vasıfların bulunması gerekir. Aksi halde insan tam manasıyla imanın meyvesinden istifade edemez ve Hz. Peygamber (s.a.v)'in şefaatine nâil olamaz.
Yüce Peygamberimize, Peygamberliğin müjdelendiği nurlu Hira dağı ve yüce Allahın ümmi kulunu taçlandırması ve insanlığın karanlıktan aydınlığa çıkması şairi ve şiiri kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.
şiirdi yürektenimge i,mge yüklü imanın kabarması doğdu içimize.................................enfest şiir...............yerine yakışmış şiir ve şuana kadar okuduğum bu sitedeki en güzel şiir.............saygımla tebrikler
usta yüzümü kızartan bir yorum olmuş ne diyyeim Allah layık etsin onur duydum umarım hak ederim.. selmlar mersinden
Ey gülün dalında öten kuşlar! yol verin güle açılsın tomurcuklar her bir yana dağılsın rayihanın yeli sen yüreğinde hasret sen içi mutluluk dolu peri şimdi doğuyor güneş esse de sam yeli
Tüm dünya gördü yine, ne zalim bir devletsin Masum insanlar öldü, nice yürekler yandı Nefret etti bak alem, devlet değil illetsin Sığındığın yalana, baykuşlar ancak kandı
* * * Gayrısına meyil yok Gayrısı yok! Yürü ey iki cihan Serveri Ayakların altında yanan kumum Bas üstüme izinin visaline sevinsin ruhum
En mübarek dağ Hirâ, tek şahit olanlara, Peygamber Efendimizin tek sığınağı, Rabb'ine ulaştığı en mahrem yer Hirâ. Yüreğine sağlık hemşerim, o kadar duygulandım ki.. Gerek yazdıklarından, gerekse sesindeki o manevi ruh halinden.. Gönülden kutlarım, başarıların daim olsun dilerim.... Sağlıkla, sevgiyle, huzur içinde yaşamda kal sevdiklerinle...
Selamlar sevgiler saygıları yüce şair ve dost gönlüne her zaman..
Hep geceler boyunca resmine baktım durdum Nerde nasıl acaba diye mehtaba sordum Saati vuslatlara sevdamı sana kurdum Elimde aşk kadehi gezerek bekliyorum
Gece ağlayan ay Başı yıldızlara küskün balad Yağmur dindiğinde çıkacak mısın? Harabelerden Binlerce gelincik öldü Gazel rengi gözleriyle Hepsi bir içim su kuşları Uçmaya hazırlanırken Bozuma vurgun namlunun uçlarında Esmer mezar taşları çocukluğum
Verilen onca nimete karşı şükür eksikliğimize karşı hala bize büyük lütuf ve ihsanda bulunan yüce yaratıcı herşeyin yaratıcısı ezeli ve ebedi olan Rabbim; görürsen heryerde herşeyde olan, yarattıklarının ona teslimiyetlerini düşünmeden ince ve kusursuz bir düzen kuran büyük tek varlık; "Ya rabbi asi kulların olarak sana geldik, günahlarımızın bağışlanmasını istiyoruz, eğer bağışlarsan bu senin şanındandır ama eğer bağışlamazsan senden başka kim bizleri bağışlayabilir ki?" Manevi duyguları hatırlatan ve maneviyatla dopdolu bir 'Şiir'. Düşmüş güne çok hakkıyla ve layıkıyla.. Kutlarım. Yorumlama da ayrı lezzet katmış.. Yazan kalem/yürek daim olsun.. Saygı ve sevgilerimle...
sera. tarafından 6/11/2010 1:53:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
şiirler için çok güzel konular seçiyorsun mustafa gardaşım. ayrıca engin bilgilerle dolu bir hafıza ile duyarlı bir yürek bir araya geldimi gerisi kaleme kalıyor.kalem dersen zaten güçlü. bakma arada imla hataları yapmana onlar nazarlıktır:)) bu arada bu muhteşem şiir vesilesiyle ben şiir yazmayı bırakıyorum ve kalemimi kırıyorum. insan biraz da bizim gibi şiir yazmaya çalışanları düşünür. bu kadar harika yazman gerekiyor muydu?:)) bana kimse şair demesin. esamem okunmaz senin gibi şairlerin yanında. çok ekmek lazım bana. bu yaştan sonra yesek nolur yemesek nolur...şakası bir tarafa güne düşen bu şiir, ödülü fazlasıyla haketmiş. yüreğin elem görmesin, kalemin her daim böyle güçlü kalsın. kutluyorum...
gardaş sen bu benim şiiri yorumlamasaydın bu kadar lezzetli olurmuydu ? yine de övgünüz için tşk ederim. begenilere layık olmaya çalışıyorum. selam ve dualarımla...
Bitecek mi bir gün, bu sessiz bekleyişler? Bu çile kervanının bir sonu yok mu yarab? Azap kuyularında ye´s ile inleyişler Bu çile kervanının bir sonu yok mu yarab?
Izdıraplar içinde kıvranıyor bu beden Şu ma’kus kaderime ararım nedir, neden? Çok mu günah işledim soruyorum bilmeden? Bu çile kervanının bir sonu yok mu yarab?
Ay da küser, güneş kırılır , gece yıkılır. Bakma sen günün yüzünü eşkitmesine Bir leylî yalnızlıkta kalmak onun derdi Örmek Züleyha’nın saçlarını rüzgâra nazire Sürmelemek yüreğinin gözlerini Kapkara ...
sözüm geçmez kendime,kendime eksik kaldım gücüm yetmez derdime detlerimle çoğaldım bir kabre sığmayacak günahlara boyandım sandım ölüm kurtuluş,öldüm sanmakla kaldım
dayanmayı başarmak ne zormuş imtihana kapımış kaybolmuşum ben kısacık bir ana dşünce ve yaşamla varacaksam sonuna değil ölüm kurtuluş,değil ölmekle kaldım
Yüzyıllar öncesine ,döndümde seni andım, Titredi gönül dilim ,gözyaşına dolandım, Hani seferden gelip, çeşmeden su içtiğin, Selam verip geçtiğin , o gariban çobandım.
Uhuda gidişinde , çöldeki o tufandım, Yerde kum taneciği, serabında fidandım, Yayından yeni kopmuş haince gelen oku, Göğsünü öne gerip, karşılayan kalkandım
Zembilin kenarında, o yamalı mintandım Edep üzre oturan, o dinleyen ihvandım, Mekke ’ ye girişinde KABE ’ ye gelişinde, Tek tek putları kıran, elindeki asa ’ndım
-/ Muharrem, çaresiz bir hastalık gibi gözlerimde rehin kalacak/ -
D i z k ı r d ı m g i d e r a y a k
Taş filiz vermez /emeklese de nasırlı nefesler Ne anlar ki Bozuk para kırıntılarında kaybolmuş yürekler
Çatlak dudaklarımdan geçse de çığlık çığlığa bir Kerbelâ En ücra köşelerde içimdeki diz boyu gece Sabah soluğunda d/üşüyorum Sorma gitsin K i n i m i kullanmayı öğrenemedim / zulmü paylaşan yüzlerde Bu yüzden çul çaputla arbedem
Istırap dergâhının sultanıdır âşıklar Sadakat menzilinin mihmanıdır âşıklar. Pervane bile bile düşer aşkın narına Muhabbet kapısının kurbanıdır âşıklar.
Derd-ü bela gerektir gerçek aşk diyarında, Rindane çile ister Mecnun’ un ayarında, İdrak eden canlara bahşeder servetleri, Hükmü yok onsuz günün, anlamı yok yarın da.
Kemal-i aşk yolunda, dil şikâyet eylemez, Ebedî vuslat için, sırrını da söylemez, Kavline şahit tutar didede incileri, Her damlası deryaya gitmek için neylemez?
Âşığı azat etmek, mümkün değil bu yoldan, Bülbüldeki hicranın kemendi kızıl gülden, Lazım değil iltifat, yeter ki canan bilsin, Ötelerin müjdesi, hüzünle esen yelden.
Gören gözler göremez, akıllar firar eder, Bilenler söyleyemez, söyleyenler eksik der, Asırlara hükmeden âşıkların özlemi, Serapa ayrılığın olmadığı sonsuz yer.
Sevda büyür yürekte, Leyla’nın sûretinde, Süflî arzu yaşamaz, sevenin sîretinde, Gün olur devran döner ak ayrılır karadan, Kurtuluşa erenler görür aşk mir’atında.
Hakiki âşık nerde, kimde istidadı var? Şimdi nefisler önde, sevdanın tek adı var, Aşkın tarifi için çıktık zorlu yollara, Yüzyıllar ötesinin hatırası, yâdı var.
bir tapınaktır kalbinin izleri avuçların ise sahrada güneş kızılı devrimler doğuruyor her şafakta hasretin içimde yanık bir çiçek gibi açıyor her adım izin
sahipsiz hasatlar uçuşuyor çekilirken gözlerime nem görkemli gökyüzünün yıldız alacasından bir yerlerde yıldırım düşüyor aşktan habersiz
derinleşiyor eteklerinde evrenin yıkımları sürgün yemiş bulutlar can çekişiyor zamansız ağır yanık acılarıyla süre gelen varlığın yokluluğunda yıkanmak gibi
yanılmıyorsun kayıp gidiyor yine yudum yudum kirpiklerinde her kapı kapandığında bakışlarının çatlamış duyguları
bir hayat bir ölüm belki *seni* *beni* *biz* yapan
Yüreğine sağlık Mustafa kardeşim... kalemin gücü ve şiirin muhtevası sarıyor insanı, seslendirme de şiire yaraşır güzellikte... yürekten kutluyorum günün şiirini ve günün şairini selam ve muhabbetlerimle...
Zalimin Kerbela’ya sığmayan ihtirası Sanki Hakk Habib’ine bir meydan okuyuştu, Zamana kazınırken bir cinnetin karası Peygamberin gülleri nur oldu çöle düştü...
Kendinden gafil zalim, harami edasında Ehl-ibeyt’i günlerce aç susuz inletmişti, Hakk’ın mülkü üstüne saltanat sevdasında Peygamber evladına nice zulüm etmişti...
Vakit geldi, Allah’ın yetmişiki aslanı Zalimin karşısında saf tuttular ölüme, Bir bir yola dizildi şehitlerin kervanı Cennet ehli oldular baş eğmeyip zalime...
Semadan seyrederken saf saf olmuş melekler Gözlerinde billurdan damlalar çağlıyordu, Bu zulmün karasına dayanmazdı yürekler Canlar düşerken çöle, kâinat ağlıyordu...
Dünyalık vaadleri Hakk’tan üstün tuttun ya Sen, ey Ömer bin Saad, Yezid’in kumandanı! Şahit olun diyerek o ilk oku attın ya Utandırdın Nebi’nin cennet dostu babanı...
Şimir, ey alçak şimir, Melanetin köpeği! Tanıdın mı kan revan yatan aziz naaşı, Sahibinden de Yezit, ey Yezit’in köpeği! Hangi paye düşünde kestin o nurlu başı...
Şehitler serinlerken Nebi’nin otağında Gül kokulu canlardan geriye ‘ah’lar kaldı, Feleğin çarkı döndü şu dünya batağında Mazlum kanıyla yine zulüm pâyidar oldu...
Zulmün en karasına şahit olan Kerbela Bugün halâ her sabah mâtemle uyanıyor, Tarihin sinesinde utanç kalan ‘Kerbela’ Asırlardır ‘Hakk’ diyen vijdanlarda kanıyor...
denizlere sevdam sizden başkası değildi ey çocuklar gider size çarpar, yine dönerdi bana gözleri kapalı uzak, çok uzak topraklaşmış bir gülümseme getirirdi gece ile gündüzün kesiştiği en zifiri karanlığa
bensiz mavi sulara yelken açtığınız gündü sanırım çocukluğuma ilk ağladığım
ne zaman gözün gözüme değse vurulurdum yakomaz sancılarıyla rotası silinmiş bir gemi kalkardı içinden kılavuzu yağmur kuşu kanayan yerime güller basardı gülüşün ve ardında ağlayan bir çocuk saklı ağladığın kıyametim olurdu allı güllü yazmalar solardı başında kızların tüm şehir ağlardı seninle. Sana gözlerimi adardım ve şiirlerimi dağ zirvelerinde açan kırçıçekleri kadar masum gözyaşın düşünce ellerim yanardı masumiyetinde yanmadımmı ben masum ateş olurmu ay kanardı yıldızlar kayardı güneş vuruludu ateşinden
Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rahman Bu âlemde bir hiçtim kudretinle yarattın. Acılar içindeyim senken derdime derman Doğmak mıydı günahım üzerime nâr attın? Ecram ve ecsam seni her zaman zikrederken “Bu gaflet uykusu ne, hani duanız” derken Titreyerek uyandım işte bu sabah erken. Şöyle baktım çevreme bu ne muhteşem tasvir Hangi ressam yapacak bu resmi El Musavvir.
“Ol!” Emrinle var oldu otu yeşerten güneş Bilirim karanlıklar tek sözünle kayıptır Hiç olur mu gökte ay gecelerde güne eş? Görmezlikten gelirsem bana büyük ayıptır. Mutsuzluğa gark etti korkutuyor hasletim Merhamet et ben garip, ben öksüzüm ben yetim Yardımına muhtacım şekva değil niyetim. Ölmüşe can verensin, ölü yapan diriyi Beni artık canlandır, yalvarırım El Muhyi .
Açılan yüreğimle sel olan gözyaşımla Pencereden süzülen nur katreleri gibi Bütün varlığım ile bu çileli başımla Secdeye kapanarak sana geldim Yarabbi. Kabul eyle duamı, bağışla günahımı Ne olursun duy artık çektiğim bu ahımı Gölgelerden uzak kıl gelecek sabahımı Günahına mani ol dilimin ve elimin Onu sensin koruyan sahip ol El Müheymin.
Acziyetimi alıp ateş düşen koynuma Eyyup sabrı yükleyip bir derviş hırkasıyla Geldim işte kapına tüm vebalim boynuma Yakarıyorum sana duaların hasıyla. Senden korkum nâr değil uzak kalmak sevginden Uzak kalmak cennetin cezbedici renginden Gönderdiğin kitabın doyumsuz ahenginden. Bu azap yaktı beni tükendi tüm mecalim Bildiğin gibi kurtar bu çileden Ey Âlim.
Kudretinden bir damla bahşet inanç hediye Göğü inleten ahla durmadan yalvarayım Kalbime düşsün aşkın narınla yansın diye Bir yüzü ak kulunum karadan da karayım Utanırım önünde diz çöküp yalvarmaktan Acizim şerbet akan yudumlamak ırmaktan Muhtacım varlığına usandım bu firaktan Yarattığın bu kula sensiz yaşamak haram. Nura gark et kalbimi Zül Celâl –i Ve’l – İkrâm.
Can verirken gün gelip eksik koyma suyumu Ki içimi kavuran can yakan ateş sönsün Genişlet ışıklandır ıssız çölde kuyumu Ki mezarım zindandan huzurlu köşke dönsün. Rahmeti gazabından daha fazla olan Yâr! Tutunduğum dallar yok hani elimde ne var Dünyanın ateşinden yardım eyle sen kurtar Bilirim ecrim büyük değil yalvarmak haddim Yardımına muhtacım el uzat El – Mukaddim
Ya İlâhi zikrinle çağıldasın bu pınar Zaman kirletti beni pis bedenim yıkansın Yaralarım çok derin yaşlı yüreğim kanar Hayata çizgi çeksin dilim hep seni ansın. Ya İlâhi yıprandım yoruldum kederimden İsyan ettim yıllarca hep kötü kaderimden Bak yine mağlup oldum döndüm son seferimden İstikbalim elinde her cefana eyvallah Ak pak eyle ruhumu çare sende Ya Allah.
çok hoş bulmuşuz...:) sanata insanlık sanatına eşsiz katkılarınızı kutlarım yürekten değerli şair dost sevgili mustafa doğan 2... sevgim saygımla hep...
Bugün sonbahara özenmiş nedense mevsim, Rüzgârlı havada sıcaklığı hissedemedim. Hazırlığını yapmış, haber salmıştım anneme, Köyde kahvaltı harikaydı şu serin günde.
Gel evlat, seninle şöyle bir gezelim, İzleri gizleyen asfalta sitem edelim. Değişen bir şey yok, dikenler eski yerinde, Tohumunu alıp, tüyünü uçuralım göklere.
Karpuzlar daha kelek, kulağından bilirim, Domatesler olmuş diye tuz getirdim. Kardeşliğin sırrını gör üzüm tanelerinde, Birlikte beslenirler salkımın çöpünde.
Cibril kanatlarını yere eğdi bu gece Uyku tene musalla Üstüne semayı direksiz tutan aşkına Etin tırnağa sarılışı gibi Kalk süsle kendini Gün bayram yerden göğe Cihana sığmayan misafirlerin var Bahtına kurban Hirâ...
okudugum her dizeyi yemin ederim bütün hüçrelerimde hissettim
canı gönülden kutlarım Mustafa kardeş emeğin değer görsün hürmetler.
dost dost neler yazmak geliyor içimden susuyorum iyiki varsın
Hicranın yollarında umutla dolaşır da Gönlünde küllenmeyen korlarla ölür insan. Bir kırlangıç hüznünü sinesinde taşır da Kimsenin bilmediği sırlarla ölür insan.
Bir kalemden kağıda binlerce kelam düşer, İfadesi olmayan kalır kalbin içinde. Bazen bir söz ok olur, bağrı nasıl da deşer! Bir dil çaresizliği her an saklar derinde.
Ten kafesinden öte ,bir uzun yol ararım, Sevdan almış aklımı; duy,hükümsüzüm artık! Bilmem ki neredeyim boşa arar dururum, Sensiz koca dünyada yapayalnızım artık!
Merhem kâr etmeyen dert ,hiç durmadan kanarmış. Kalırmış öyle sessiz , sitemkar ve mecalsiz! Gördüm ki acının da canı fena yanarmış! Bir boşluğa uzanır ,dururmuş böyle elsiz.
Bir gün olur da herkes, unuturmuş ya hani(!) İnan seni ben, mazim; yapmayacağım asla! Unutanlar sadece zannetmiş sevdiğini, Beni sevda sırrına, erenlerle kıyasla!
Ellerin ellerime doğru uzandığında, Esrarengiz bir duygu kapladı tüm ruhumu. İçimde gözlerinin ışığı yandığında, O günden beri aldın benden her sabahımı,
Gerçek anlamda yürek, yalnızca bir kez sever, Mahzun bir menekşenin yağmur gülüşüsün sen! Bülbüller güllerini hep sabrederek bekler, Mecnun’un geceleri gördüğü düşüsün sen..
Anlık bir hisle değil ömürlük sevdim seni. İsmin dudaklarımda, bil ki kırk boğum gibi! İmkansızı deneme alamazsın sevgini, Anlasana sevdiğim ,sevdan kördüğüm gibi!...
sevgili kardeşim. tüm şiirden tek satı aldım.başlı başına şiir.
‘Seni yaratan Rab’binin adıyla oku’
en son dinin ilk emri oku,çalışmayı ibadet kadar kıymetlendiren dinin mesubuyuz.fakat ne acıdır ki,bu emirlere riayet etmiyoruz ve başımız beladan kurtulmuyor.sayfanın nezdinde emeğine ve güzel yoruma tebriklerimi bırakıp selam iletiyorum değerli dost kaleme.eyvallah
Üç kıtadan kalanı büyük bulurlar şimdi Toplumları bir yapıp Dinimiz tutan pimdi Dayan bak şakağına bizleri vuran kimdi Bu gaflet uykusundan uyan Milletim uyan.
Dökülen yıldızlardan belliydi Baş aşağı düşen kırık tanrılardan Kapanan gök kapılarından Sütunlarda tam inşikak vakti .. .....Bin mucize ve Hıra'ya inen nur..Ne güzel resmeylemişsiniz ..Bize yaşattınız sanki o anı.Dünyada ziyaret etmek nasip etsin Rabbim hepimize o kutsal mekanı.. Yola arkadaşı deliğinden çıkmak üzere üzere olan bir yılanı görünce ayağını tıkamış o yuvaya.Yılan Hz.Ebubekirin ayağını sokmuş ve çıkıp demiş ki: -Sen biliyor musun ben kaç zamandır bu anı bekliyorum? Allah razı olsun mısralar için....Tebrikler..ESRA
bir yılan bahtına imrendiren seamete selam olsun evet bilirm o haidseyi ve mübrek elini sürünce geçer o acı .. gömleğiyle kaptır önce tüm delikleri sonra gmleği yetmez her yere ve topogunu dayar ve yılardır bekletisine main olacak olan bu topğu ısırır yılan onu görme aşkına .. ne diyyeim şefatine nail etsin ALLAH CC
Cibril kanatlarını yere eğdi bu gece Uyku tene musalla Üstüne semayı direksiz tutan aşkına Etin tırnağa sarılışı gibi Kalk süsle kendini Gün bayram yerden göğe Cihana sığmayan misafirlerin var Bahtına kurban Hirâ...
Tebrikler. Harika bir şiir yazmışsım Mustafa DOĞAN (2) seni kutluyorum. Çok güzel bir çlışam, Ümthiş bir eser. Kalemin hep yazsın, ellerin dert görmesin. Güzel yüreğin var olsun. Saygılar, sevgiler, selamlar.
CemalettinGÜRPINAR tarafından 6/10/2010 2:23:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ey Örtüsüne Bürünen NEBİİ(s.a.v)!!! iştiyakınla özleyen gönüllerimize su misali serpilen bu dizelerin sahibi güzel gönüllü kardeşimden razı ol... Dizelerle odama Gül kokusu yayıldı,gül yüreğin varolsun kardeşim...
Kapına fesleğen koy gözlerim Bir miski Amber yayılsın yeryüzüne Gönül dehlizinde sakla umutlarını Olaki! Yar düşer rüyana...
Cibril kanatlarını yere eğdi bu gece Uyku tene musalla Üstüne semayı direksiz tutan aşkına Etin tırnağa sarılışı gibi Kalk süsle kendini Gün bayram yerden göğe Cihana sığmayan misafirlerin var Bahtına kurban Hirâ...
Oku diyor her canım Arşı ıslatan yağmur mu gözlerin? ‘Seni yaratan Rab’bibin adıyla oku’ Ümmi bir lisanın hercümerç hali Bilmez iken kalem nedir titreme nedir Sırrına erenler adına Oku! ! ! kelamı aşkla yazılanı
El değmemiş bir bekleyişti Cebel-i nûrdan yayılan abı-hayat çeşmesi Yüzünü yıkıyor kainat Gözleri ışıl ışıl güneşin Bir de sen söyle Ey Hatemül Enbiya ‘Hak geldi batıl zail oldu’ Selama dursun her adımınla sıkışan nefesler Göğüs kafesini parçalıyor kalp Bir toz olabilseydim duvarında o an Sen nasıl dayandın hirâ...
Dökülen yıldızlardan belliydi Baş aşağı düşen kırık tanrılardan Kapanan gök kapılarından Sütunlarda tam inşikak vakti
Gayrısına meyil yok Gayrısı yok! Yürü ey iki cihan Serveri Ayakların altında yanan kumum Bas üstüme izinin visaline sevinsin ruhum
çok mükemmel anlamlı derin düşündürücü manalı mısralarını yürekten tebrik ederim.kaleminden gül damlamış değerli şair yüreğine sağlık.
saygılarımla.