Doksan Dokuz Gül
Gece gece çalınca kapısı korktu önce, sonra
Hayırdır diyerek fırladı yerinden Hayriye Hanım Kim olabilir diye düşündü, İş seyahatine çıkmıştı kocası daha bu sabah Böyle hemen bitmezdi kahrolasıcanın işi Ee o zaman kimdi böyle zile ısrarla basan? Alelacele düzeltiverdi üstünü, topladı saçlarını Açmadan evvel kapıyı, bakıverdi dürbününden. Kırmızı güllerden kocaman bir demet gördü sadece Şaşırdı, düşündü, içi kaynadı birden heyecanlandı “Yirmi yıllık öküz kocam jest yaptı demek," dedi içinden Açtı hemen kapıyı, çiçekçi; “iyi akşamlar abla” dedi Kara kuru bir oğlandı, Hayriye kocaman sırıttı Delikanlı emin kendinden, kadınlar çiçeklere bayılırlardı. Elindeki kâğıttan bir isim okudu hemen, Asıldı yüzü Hayriye’nin, ona değil Komşusu Serpil Hanıma gelmiş meğer onca çiçek… Ne nişanlılığında ne de evlendiklerinde Bir kez bile çiçek almayan alçak kocası Bir kavganın ardından hem de yirmi senenin üstüne Çiçek alacak değildi ya! Sık sık kavga ederlerdi zaten. Çiçekçi özür diledi üst kata yönelir oldu Hayriye’nin başı önünde kapıyı kapatmaya koyuldu Kara kuru çocuğun gözleri ışıl ışıldı, baktı kadına Dünyanın gülü vardı kucağında, seslendi birden Eğdi elindeki demedi ve; -“seç abla en beğendiğini dedi…” Tekrar şaşırdı, tereddüt etti, sonra bir gül seçti bu sefer gülüşünü saklamadı kara kuru delikanlıdan “ayıp olmasın komşuya,” diyebildi sadece Cevabı hazırdı çoktan pek kibar çiçekçinin; -“Yüz tane abla nasılsa, bir eksik olsa ne olur, anlamaz bile…” -“Hatırladığım son konuşmamız bu oldu komser abi Sonra bir uyandım ki, anacım ortalık darma duman Ben çekyatta yatıyorum boylu boyunca, afedersiniz yarı çıplağım Televizyona mı yanayım, bileziklerime mi? Şaşırdım kaldım. He bir de gül goncasını göğsümde buldum, Anlayacağınız pek bi kibar hırsızmış…” 12.18 – 30 Mayıs 2010 İstanbul |
:)) Çok güzeldi .Açlığın sebeb olduğu en büyük yanılgı ve acıya örnekti.
Gönül emeğinizi kutluyorum hocam.Saygılarımla.