ben bu yazıyı sana yazdım
ben bu yazıyı sana yazdım
belki sen uyuyorken şimdi başka bir tende sana yazdım ben bu yazıyı senden alıp beni, sana götüren bir trende hercai bakışların aklımı deldiğinde cehennem azabı tenime değdi güneşten ellerini göğüme gerdiğinde o mağrur benliğim boyun eğdi silindi cümle alem kadir kıymet kalmadı gözümde senden gayrısı hep kopacak dedikleri o kıyamet koptu sancılı bir gecenin yarısı sıçrayıp derin uykumdan apansız adını heceledim milyon kere başladı bir yangın ki amansız tutuştu içimde her bir zerre sen esti rüzgar sen yağdı yağmur... ben bu yazıyı sana yazdım bir başka dudağa değerken şimdi hırıltılı boğazın sana yazdım ben bu yazıyı zehir zıkkım kana bulanmış ağzım tanrının tenine üflenmiş ruhu cazip kılıyor en büyük günahı alamıyorum kendimi senden yırtıyorum geceyi, yakıyorum sabahı adını fısıldasam yangın dilimde kızıl alev, avcumda nar ı beyza bir de sonsuzluk gibi engin yokluğunun varlığıma verdiği (c)eza hiçbir tene değmedi böylesi kor ibrahim bile görmedi böyle bir kabus çaldığı kıvılcımı ateş sanan kör budala bir hırsızdı prometheus adını ezber ettiğim günden beri ne varsa bildiğim, hepsini unuttum beşikten mezara lazım tüm cümleleri beş harfli alfabemle yeniden kurdum uzak bakışlarının gerdiği görünmez ip kesti sonunda beni paramparça hissiz bir satır sevgisi olmayan oldu sana sahip aldığı nefes ’sen’ olan, kaldı sahipsiz... Ahmet Akkuş (sahipsiz sözler) |
Kelime oyunlarıyla dolu şiir...
Tebrikler "kelebek kanadı tamircisi"...