ayrık hatıralar
ayrık hatıralar içinde
bitişik ayak parmakları yürüdüm geçtim kanayarak gözyaşı çamuru, o bıçak tarlaları -ne yeni bir yol ne uğruna ölünecek bir kadın- demişti şair yüzümü görmeden, varlığımı bilmeden çizerken suretimi; buruşuk, hazin ve gerçek mısralar arasına tam söylediği yerdeyim şimdi betimlediği haldeyim tam olarak ne geçti başımdan bilmiyorum aklım karışık, aklım yarım yamalak küçük eller anımsıyorum ipekten kayan çiçekler gibi, küçücük eller her şeye benzeyen ve herkesten başka üç kesik nefesle yüzüme üflenen kopkoyu duman ve kayıp kayıp düşüyorum cennet kokulu beyaz bir boyundan güzel şeylerin peşinden, art arda yalanlar söylüyor buğusunda melekler saklayan sesiyle şeytansı bir kadın kalbime harf harf, söz söz bıçaklar saplıyor yüzünün ortasında kanlı, camdan bir tebessüm ben kayıp kayıp kayboluyorum düştüğüm yerde nasıl oluyorsa gelip buluyor yine kocaman gözlerime hazla eğilip fısıldıyor; ’haydi kalk, ölmek yok!’ diye ayrık hatıralar içinde bitişik ayak parmakları simsiyah mermerden yalancı bir kadın gözyaşı çamuru bıçak tarlaları ve küçük fesleğenler gibi pamuktan eller hepsi tek tek, hepsi yeniden geçince aklımdan öyle bir döndü ki başım, devrilip kalmışım ve neden sonra, yine uyandım o sesle çığlık gibi, gür mü gür, tok mu tok haydi kalk diyordu, haydi kalk, ölmek yok! Ahmet Akkuş |