Çaresiz sustum söyleyemedim!Evet, çaresiz gizledim serdetmedim Ruhumu okşayan, sinemi kuşatan hicranı nefeslere ayan etmedim Bir anlamda çaresizdim, hissiyatımın esiniyle meşk ederek serinledim geçtim Yıllara sâri hüzünle bahtıma boyun büktüm, sabrı nefeslendim, öteyi terennüm ettim Bilemezdin, esin verdin veda ettin Nerden bilecektin, bahşettiğin asudeliği elbette bilemezdin, naiftin Gözlerini gizledikçe, edebi önceleyince beklenmeyen ilham sinemi ihata ettikçe Susuyordum bütün dikkatimle esinin ihtişamını dinliyordum sürura niye akıyordum Yüreğin acizliğine hak veriyordum Yalnızlığın sessizliğinde yol alırken sükût ederken karşıma çıktın Fevkalade zarif ve bir o kadarda naif halinizle, özür dileyerek sual etmiştin Nedense hayli şaşkınlık içindeydim beklemediğim duyguların sökünüyle karşılaştım Edebi derinliğiniz ve içtenliğiniz Kalbimi bizar ediyordu, halimi alıp hasretin bağrında serinletiyordu Kelimelerin gücünü, nefesin kutsiyetini, meramın insicamını seninle keşfettim İnşirahın o titreten ihtişamıyla, nazarın manaya mukadder hazzıyla karşılaşmıştım Ruhumun hicranını fark ettim Kalbinizin ülfetini, hamiyetperver letafetini, nezaketi nefeslendim Ne söylemişsem, ne kadar meramı hasretmişsem kifayetsizdir itiraf ediyorum Hal dilinden pek anlayamadığımı, kal için sarfı nazar ettiğimi latifliğinizle anladım Sanki ayılmıştım, başkalaştım Vaktin ne çabuk geçtiğini hiç fark etmedim, ziyadesiyle sevinmiştim Sinemde uhde olarak kalan ne kadar sızım varsa, maksat duyguyu yaşamaksa Her ne kadar aynı lisan konuşuluyor olsa da, feragat ve feda olmak maksatta yoksa Yaşamanın efkârıyla hayatta Her neye vasıl olmak şartsızsa, iradi olmak azimet olsa da farkıyla Nefesin latifliğini, nazarın ibretamiz yüceliğini, halin hüznünü sürura erdirmektir Kal için niyetin, hal için sadakatin, edep için nezaketin kaygısıyla yaşamak, farktır Mustafa CİLASUN |