Bilmem niye çok görüyorsun sine-i esini!Bazen alıp ummana götüren Nefesin feryadını gizleyip ifşa etmeden gözyaşı döktüren Yalnızlığın pervazlarında umut içinde dilenen, gönlün efkârını dile getiren Hicranın letafetine erdirip çaresiz boyun büktüren, hali bizarlığımı fark ettirmeyen Biga’n olduğum esrarı hüzün Figan ettiren her müşkülü ülfetin firakıyla yanar ağlarım Dağların yamaçlarında, hazanın bahtında sabahlayarak niye sancı yaşarım Çaresiz susarım, bu sızının ilzamını ummana bırakır, hecenin diliyle kime yanarım Gönül ya sözün özünde aşk ar Ne virane yürek sevda harıyla yanar ve ne de hevese kanar Tefekkürün meşkiyle neyi anar, ruhun sancısı hali sarar, hangi esrarın şevki kar Her ne varsa hakikatin serencamında ihtişamlı bir bahar, öte aşk için nar umut var Firakın aşkıyla firkat yanar Dağlayan hangi nağme varsa, hüzün içinde sinede başlar Yağan kar, esen rüzgâr, zemherinin hicranında sayıklamalar niye dağlar ey yar Yıllara sâri sakladığım umutlarım sinemi okşar, avareliğim kimin kadri için bizar Bilmem niyedir çok görüyorsun Ne dile geleni okuyor ve ne de hicranın sesini anlıyorsun Bu halin, fakirliğe müptela melalin, yanan kalbin aşkına yaban kalıp kaçıyorsun Bilmem ki niye yapıyorsun, bahtın dilinden anlamadan bahanelere kanıp akıyorsun Akan suyun nefesinde ne var Hissiyat canın iradesi için müşkülü melal, aşk hak için ar Niye gönül yanar, dil kelamın kadriyle sevdaya dalar, umut için hangi vakit har An yüreğimin sahifesinde ne ibretli nazar, vakti sadakat için aşk kalbime niye akar Mustafa CİLASUN |
KALEMİNİZ DAİM OLSUN.
SELAMLAR.