ŞU DESTANI (Gülce-BAHÇE)ŞU DESTANI (Gülce-BAHÇE) Harun YİĞİT * Tarihçi var, Makedonya’lı İskender’in Milattan önceki yıllarda Türkistan’a kadar gelip başta Semerkant olmak üzere Türkelini zapt etmek istediğini yazar. Ay oğul! Tarihçi var, bilmez Makedonya’lı İskender’i, benim gibi düşünür, benim gibi anlatır Aryani (İranlı) Zülkarneyn’i ve Türk Komutan Şu’yu… Ay oğul! Şu kalesinde üçyüz altmış nöbet çalınanda tuğlarda, gök mü gürülderdi, yer mi yarılırdı? Ah bir anlatabilsem! Ay oğul! Devlet ola her dem, adil ola. Devlet ola her dem savaşa hazır ola ordusu. Anlatayım hele bir, gülce, gülce Kulak ver de dinle Dokuz tuğ üzre dokuz kös ve davul çalalım, Hakanlar, kağanlar önünde dokuz gün Yürüyelim Zülkarneyn üstüne Ya da kullanıp aklımızı dökmeyelim kan Kavuşsun barışa cihan Dinle, işit Ay oğul! * (Ş) ükretmezse neler görüyor insan B(U) yükten çok şeyler veriyor insan Öl(D) ürülen Saka kahramanının Hil(E) yle alınan yiğit canının Mani(S) i kalıyor geçen anının Şükre(T) mezse neler görüyor insan Geçen z(A) mana çağlar tanıktır Mert ola(N) ın türküleri yanıktır İnsan can(I) gelip geçen konuktur Bu yükten çok şeyler veriyor insan * Ve Bir gün İnsanlar Mışıl, mışıl Uykusundayken Komşu devletlerin Sinsice saldırısı Gerçekleşti birden bire Hiç kimsenin başı yastıktan Kalkmadan oldu tatlı canından Öldüler rüyalarıyla beraber Öldüler kadın, erkek, yaşlı ve çocuk Öldüler bulutları bile göremeden * ……………….Gök Börü’nün katliam ortasından ……………………….Küçük çocuk Şu’yu kaçırışı Etrafını kuşatarak Saka ilinin Düşmanları iki koldan vurup geliyor Alevlenmiş yanar durur düşmanın kini Önlerine çıkan canı kırıp geliyor …….Yıkmış bendini, yollarını yarıp geliyor …….Çılgın başı taştan taşa vurup geliyor …….Suçlu suçsuz hesabını sorup geliyor Kızgın komşuları kılıçtan geçirdi Saka Türklerinin soyunu sopunu Küçük bir çocuğu Gök Börü kaçırdı Büyütüp eğitti bu küçük kağanı …….Genç Kağan gelişip bilgeliğe erince …….Düşmandan saklanan soydaşını görünce …….Saka devletini kurdu yerli yerince * ……………….Çağların sinesinde şöyle yazar: ……………….Ay oğul! ……………….Karanlık çöktüğünde göklere ……………….Yaş yirmiden sonra bir yiğit ……………….Açmıştır kutlu bayrağı, toplamıştır ulusu ……………….Ovalar, dağlar, bayırlar seslenirken ……………….Şu! ... ……………….Şu! ... ……………….Şu! ... ……………….Hazırdı çevresinde ……………….Çadır, çadır Saka Türkünün ordusu Henüz daha çadırlarda boyları Genç yaşında büyük ordusu vardı Çevresinde aklı başında beyleri Soyunu korumak en büyük derdi …….Kale yaptı Balasagun yanına …….’’Şu Kalesi’’ dedi kendi şanına …….Üçyüz altmış altı nöbet çalına * ……………….Ay oğul! ……………….Devlet yönetmek, ordu yürütmek ……………….Öldürmek için değil, ……………….Barış içinde yaşatmaktır insanları ……………….Ay oğul! ……………….Sen de bilirsin ki; ……………….Yiğitliğin dokuzu vurmak birisi kaçmaktır ……………….Hele dinle Kağan Şu kaçmadı ama… ……………….Kullandı bilgece aklını ……………….Biz anlatalım sen dinle. İnsanlar Ölmekten bıktı Yakılıp yıkılmaktan Kıran geldi kıtlıklar çöktü Umut besleyerek yarına baktı Yüreğinde yanan koruna baktı Dağ başını duman bürüdü Ha deyince binlerce Atlı yürüdü Yürüdü Sakalar bir gün kendi başlarıyla BULUŞTU Günden güne GELİŞTİ, büyüdükçe BÜYÜDÜ Akan sular UYUDU, düşman UYMAZ oldu Kıtlıklar ve savaşlar, çekişmeler BİTMİYOR Çok ocaklar TÜTMÜYOR, olmasaydı DÖVÜŞLER Hayal olur SEVİŞLER, yürekler DUYMAZ oldu Gün Geldi Zülkarneyn Ordusuyla Yürüdü ta Asya içlerine Adamları geldiler Padişah ŞU’yu gördüler Bir bir hallerini dediler ‘’Zülkarneyn bize doğru geliyor Ne yapalım bu adamla söyleyin Emrinizi bekliyoruz Bir hışımla yürüyelim üstüne Havada kan kokluyoruz’’ Hâlbuki Kağan Şu çok önce kararlar aldı Kumandanlarını gizlice saldı Gözcü Hucend vadisine geldi Haber gitti ‘’Bekliyoruz’’ Kırk gözcü Gizliden gizli Yaklaştılar yavaşça Zülkarneyn’i takibe aldı İşte bunun Bir gümüş havuzu vardı Kağan Şu’nun Havuzunda kazı vardı ‘’Savaşalım mı? ’’ Diye soranlara Kağan şunu dedi: ‘’Şu kazlara ördeklere bakın hele ders size Havuzdaki eğlenceyi bozanlara sorsak hele’’ ‘’Zaman kötü, bir gün bari temiz suya kan düşmese Bizim halimizden bize kızanlara sorsak hele’’ ‘’Huzurlara yoldan kara haber getirenler hani Kılıçları bir kez çekip tozanlara sorsak hele’’ Çıktı Zülkarney yola, geliyor öldürerek Önceden gelmiş şanı, atı dörtnal sürerek Korku salmakmış işi nice başlar vurarak ..…..Şu geçen savaşlara içimizle yanmalı …....Küsülen barışlarda tarihini anmalı …....Kovana sahip çık ki, arı gibi olmalı Kağan’ın Bu sözlerini Duyan halkının Yüreğine od düştü Korkup dehşete kapıldılar Hükümdar savaş hazırlanmamış ‘’Ne yapacak, ne edecek’’ telaşı Sardı içten içe korkuyla Halkının yüreğini Paniği gördü Kağan ŞU ÇALDIRDI davulları Sakaların Kağanı Halkı ile birlikte ta doğuya YÜRÜDÜ Üstlerine binecek hayvanları ALDIRDI BÜRÜDÜ yüce dağlar başını kara duman Her gelen birbirinin hayvanını ALMIŞTI KİMİ yayan yapıldak yıldızların altında DALMIŞTI büyük kağan uzun yolda hayale Geride bırakmıştı gelmeyen birkaç KEMİ KAN dökmeden halkını kaçırmıştı savaştan Sabah olunca Kağan, konakladı OVADA Sakalar çok sevindi, telef olmamıştı CAN HAVADA kuş sesleri, yerde toprak kokusu. *** Tarihte az rastlanır eşine Eşinerek tırnaklarıyla toprağı Toprağın içine ulusunu saklayan Saklayanlar öfkesini, muvaffak olmuş Olmuşun, ölmüşün çaresi yoktur Yoktur böylesi, savaştan kaçan Kaçanlar ödlek dese de cahiller Cahillerin elinde oyuncak oluyor barış. Barış ancak bilge işi İşi savaşmak olan kişi Kişiliğin kaybedendir Bedendir acıları çeken Çeken ortada ya çektiren? Çektiren azınlıkta elbet Elbet çoğunlukta çekenler Çekenlerin acıları ulaşır arşa Arşa çıkan savaşa Savaşa ‘’Dur’’ diyen yok mu? Yok mu tarihin akışını tersine çeviren Çevirenler yönünü rüzgârın Rüzgarın akışını kötülüğe salsın Salsın sesini yırtılırcasına sessizliğe Sessizliğe boğulsun yeryüzü Yüzünü yırtsın toprağın, tek bir tohum Tohum çatlayıp kucaklasın hayatı Hayatı tatsın görmediğim cen Cennete dönsün dünya denen alem. * ……………….Ay oğul! ……………….Bilesin ki Türkler, savaşta çok zaman geri çekilerek ……………….Düşmanı peşlerinden sürükler, onu tabiat olayları ile ……………….Yıpratarak zayıf düşürürlerdi. Hele biraz BEKLEYİN, sergiler SERELİM Yaşlı, çocuk SAKLAYIN bekleyip GÖRELİM Atlara binsin benim güçlü gözcülerim Düşmanı bir YOKLAYIN, kaç yiğit YORALIM ‘’Zülkarneyn buradan gelip geçici’’ Deyip bazıları orada kaldı ‘’Tutunamaz burada, bir gün kaçıcı’’ Deseler de yine kalanı buldu ‘’Yurt yapamaz burayı, konup göçücü’ Çoğunun içinde korkular saldı Önüne geleni kesip biçici Yine yüreklere endişe doldu Can dediğin bir gün garip uçucu Ecel dayanınca olanlar oldu… * BAKANLAR tepelerde, çoktan arayı AÇTI BAK ANLAR doğru bakan, bu insanlar çok AÇTI ……….DAĞLAR kanla yazılmış, bu yazanlar YA DELİ ……….ÇAĞLAR durur nehirler, kanla yıkar YADELİ DAĞLARIM kan revandır, çıkar mı bir GÜN AHIM DAĞLARIM yüreğimi, bilmem neydi GÜNAHIM ............BAŞIMIZ karpuz gibi, gövdemizde DÜŞÜYOR ……….BAŞIMIZ uyutuyor; ‘’Sen hayıra DÜŞÜ YOR’’ * ……………….Ay oğul! ……………….Demir kapı dışında yirmi iki boy vardı ……………….Hun, (Türkmen) derlerdi adına ……………….Demir kapı içinde ……………….Zülkarneyn’in yanında iki boy vardı ……………….Kal Aç denirdi adına ……………….Bu da bir savaş taktiği idi ……………….Vakti gelince açmak için o demir kapıyı ……………….Ay oğul! ……………….Yirmi dört gömlek içinde, bir vücuttur Ulusum Uzun yollardan geçip, aştılar nice dağı Öbek, öbek çadırları yaylalara kurdular Bir taktik ile geri çekilerek durdular Korku değil, tersine çevirmek için çağı Bir kişiye bel bağlamış koca tarih akışı Gelecek, topraktaki solucanın sezgisidir Ana rahmine düşen çocuğun yazgısıdır Bin canı telef eder, bir kişinin bakışı Yeşerir bazen hayat, dibinde bir kayanın Döne, döne yüzünü, bakar güneşe, aya Sancılanır, acıya banıp gelir dünyaya Çok sır saklı içinde, işlenen her oyanın Yeni bir can yaratmak, sevdalanmak da öyle Dayanmalı sevdalanan, doğuran ana gibi * ……………….Ay oğul! ……………….Orta Asya bozkırında ……………….Nal sesleri duyulanda ……………….Aral’dan Çin Seddine ……………….Gök Börüler, Kürşatlar ………………. Yollara koyulanda ……………….Karşılaşsa öncü güçler ……………….Türk’ün aklı galip gelir ……………….Gelir de, ……………….Kutlu bayrak yükselir. Zalim Zülkarneyn orduyla, düştü Türklerin peşine ‘’Gece baskın yapın’’ diye Seçilmiş yiğitler yolladı Saka kağanı Şu, güçlü orduları görür görmez Çekilmektir düşüncesi, bu savaşa izin vermez Kapılarına dayanan düşmanlar yerinde durmaz Zalim Zülkarneyn orduyla, düştü Türklerin peşine Yüksek, yüksek dağlar aşıp nice yollar dolaştılar Süre, süre atlarını Çin yurduna ulaştılar Genç savaşçılar bir bilge savaşçıyla buluştular ‘’Gece baskın yapın’’ diye Seçilmiş yiğitler yolladı * ……………….Ay oğul! ……………….Günlerden bir gün Kağan Şu’nun yiğitleri ……………….Yaparlar gece baskını. ……………….Çerilerden birini ……………….Böler ortadan kılıçla ikiye ……………….Dökülür altın dolu kemeri ……………….Kanlar içinde yere. ……………….Altın han- Altın Kan denir ……………….Şimdi bile o yöreye Türkler gece saldırıyor Kında kılıç sesi vardı Kimler kimi öldürüyor Kinde kanın hası vardı Her vuruşta şimşek çakar Yer gök şahit olmuş bakar Kavgalarda vücut denen Handa canın yası vardı Bir düşmana kılıç vurdu Her vuruşta gövde yardı Belde altın dolu kemer Bir vuruşta süsü kırdı Yara SIZLAR kılıcın değip kestiği tende Acı nedir ki acep, ne bilir YARASIZLAR Gün olur devran döner, neler görürsün SEN GÜL SEN GÜL diye toparla, nerde çiçek görürsen DİLİM Söyler sözleri, başım çeker cefayı Ya derimi yüzseler, kesseler dilim, DİLİM Bir bilmece sürüyor şu insanın DÜNYASI DÜN YASI ile ağlar, bugün atar kahkaha * ……………….Çadırdan kente dönüşün destanıdır bu ……………….Ay oğul’ ……………….Balasagun ikliminde ürün veren ……………….Türklüğün bostanıdır bu ……………….Çağlar çağı bitmedi ……………….Ulusların şom kini ……………….Hala kör bir öfke yaralar ……………….Gökte uçan güvercini ……………….Hile, entrika ve öç ……………….Kırar zeytin dalını ……………….Ay oğul! ……………….Tarih böyledir işte ……………….Destan, destan ……………….Çalar kavalını ……………….Zannedermisin ki! ……………….Ebedidir barış atılan imza kalacak ……………….Şehirler kurulsa da ……………….Gün gelir sinsice ……………….Öç yemini alınacak! Zülkarneyn, gün geldi yurduna döndü Planlar teper gider Şu, Balasagun’a gelip yerleşti Bir söylence kopar gider Orda kentleşmeyi Zulkarneyn kurdu Çadırdan vazgeçip yaptılar yurdu Birleşti başlar el ele verdi Barışları yapar gider Aryaniler kentleşmeyi getirdi Sakalar göçebeliği bitirdi Şu kalesine bir tılsım yatırdı Orda kuşlar sapar gider *** Barış gelmişti Çekilerek gittiler Herkes gülmüştü Bir uykuya yattılar Yurdunda doğan İnsanlarda yarışı Yiğitti Kağan Çok sevmişti barışı Gül erken soldu Uykudan uyandılar Düşman kin saldı Kana boyandılar Sinsice gelip Aryaniler saldırdı Türk Kağan Şu’yu Bir hileyle öldürdü * ……………….Ay oğul! ……………….Şu’yu kurtaran Gök Börü neyse sen de o’sun bil ……………….Karabulutları göklerimden sil ……………….Barışa gülümsesin mor menekşe, karanfil ……………….Barış diye yan gelip de yatma hiç ……………….Bu destandan örnek al ……………….Destandır ki çok ilginç! * Yağız atlar kişneyende ovada Cenk davulu gümleyende havada Türk evladı uyur mu hiç yuvada? Akıl gerek bilek gerek yurt için Açılmayan kapıları açmaya Aşılmayan yüce aşmaya Işıkları karanlığa saçmaya İlim, irfan, bilgi gerek kurt için Destanlarım beni bana anlatır Zaman unutkandır derler, unutmaz hatırlatır, Kendisini bilmeyen, bir gün yurdunu satar, Balasagun yaylasında, Şu adında yiğit yatar… Harun YİĞİT 20 Nisan 2010 |
şekil ve içerik olarak bana hitap etmese de bu tarzdan hoşlananların burada olmasını beklerdim.emeğinizi kutlarım.