im/lâsız bir günden kalma vir/gülüm
bir avuç ışık yıldızında kaybedilmiş zamana dair…
tenhalığıma taze sürgün papatya irtifası yitik kayıplarımın şarkımı söyleyecek yapraklar mahur ayrılıkları resmetmeden aydınlığa yemin düşecek çiçeklerim yalnızlığa tövbeli bir avuç ışığa tutkulu yediveren aşklara çiçekleneceğim ben benden firar ben bana şiirli satır sonlarında noktasız zamanlara kafiye düşeceğim kırmızısı ısınıyor kanımın saçlarımda geceden kalma ay ışığıyla güneşi yakmaya geliyorum sarı papatyalara sevgiyi fısıldayıp yeniden denemeli pişmanlığa ermeden tiryakiliğinde aşkla arınmalı tümceler yüzünü hüzne sevdirmeden öpmeli papatya dudağından neyzenin ağrıyan sedasına dalmadan gönül bağrında tarumar dağılmadan kederli ezgiler güllere yağmur düşmeli gözle kirpik arası gül’ü şad eylemeli… aylak mavi gözbebeğim kokusu güle çalma dilim ısırgan otu bugün saçlarım rüzgardan saçma imlâsız bir günden kalma vir-gülüm avareyim yere değen dal hesabınca yokluğun dokundu hiçliğime bugün zaman firari bakışlarında eridi dilim lâl oldu yalnızlığımın ahuzarında sessizliğine sığındım bakışlarımı titreten teninin kuytularına güfteler düşüyordu dileğim ney suskunluğunda göğe bıçak saplar gibi üstüme süzülen şafaklara aldanıp sana dökülüyor ümrüm gül damlasının revnak gölgesi azabınca sustu neyzenin durulmadı ney güle hicran yakışmaz al teninden sök suskuyu dökül lalezar diyarına ve zemheri boşaldı gece ay ışığı inadına parlak yüzüm öyle eski sarışın mevsimler öyle ayaklarım sokaklarına sitemli eski bir şarkı dilimde karıncalı bulanık ve sisli Göksenin Kara-Hamza Okumuş Bir Vaveyla Esnası |
bir avuç ışık yıldızında kaybedilmiş zamana dair…
tenhalığıma taze sürgün papatya
irtifası yitik kayıplarımın
şarkımı söyleyecek yapraklar
mahur ayrılıkları resmetmeden
aydınlığa yemin düşecek çiçeklerim
yalnızlığa tövbeli
bir avuç ışığa tutkulu
yediveren aşklara çiçekleneceğim
ben benden firar
ben bana şiirli
satır sonlarında noktasız zamanlara kafiye düşeceğim
kırmızısı ısınıyor kanımın
saçlarımda geceden kalma ay ışığıyla
güneşi yakmaya geliyorum
sarı papatyalara sevgiyi fısıldayıp
yeniden denemeli pişmanlığa ermeden
tiryakiliğinde aşkla arınmalı tümceler
yüzünü hüzne sevdirmeden
öpmeli papatya dudağından
neyzenin ağrıyan sedasına dalmadan
gönül bağrında tarumar dağılmadan kederli ezgiler
güllere yağmur düşmeli
gözle kirpik arası
gül’ü şad eylemeli…
aylak mavi gözbebeğim
kokusu güle çalma
dilim ısırgan otu bugün
saçlarım rüzgardan saçma
imlâsız bir günden kalma vir-gülüm
avareyim yere değen dal hesabınca
yokluğun dokundu hiçliğime bugün
zaman firari bakışlarında eridi
dilim lâl oldu
yalnızlığımın ahuzarında
sessizliğine sığındım
bakışlarımı titreten teninin kuytularına
güfteler düşüyordu dileğim
ney suskunluğunda
göğe bıçak saplar gibi
üstüme süzülen şafaklara aldanıp
sana dökülüyor ümrüm
gül damlasının revnak gölgesi azabınca
sustu neyzenin
durulmadı ney
güle hicran yakışmaz
al teninden sök suskuyu
dökül lalezar diyarına
ve
zemheri boşaldı gece
ay ışığı inadına parlak
yüzüm öyle eski
sarışın mevsimler öyle
ayaklarım sokaklarına sitemli
eski bir şarkı dilimde
karıncalı
bulanık
ve sisli
Göksenin Kara-Hamza Okumuş
Bir Vaveyla Esnası
güzel şiirinizi kutlarım saygılar