YAVRU KUŞ
Yavru kuş
Ay temmuz,sabahın sekizi, Serin Gökçeada havası okşuyor tenimizi. Organik besinler koyduk masamıza, Anılarımızla başladık kahvaltımıza. Adaya ilk geldiğimiz günlerimizi anımsadık. Kapımıza kadar gelen keklik ve tavşanlardan söz ettik. Yirmi altı yıl geçmişti su akışı, O günlerde gençtik,kır saçlı yaşlılar olduk artık. Aniden masamıza küçük bir yavru kuş kondu. Tabakların arasında kısa kısa sıçrayarak, Bir sağa,bir sola gidip geliyordu. Küçük bir ekmeği gagasına aldı,uçup uzaklaştı. Siyah beyaz karışımı tüyleri vardı pırıl pırıl. Birden çok sevdik yavru kuşu. Art niyetimiz yoktu,elimize alıp okşayacaktık tüylerini, Tutsak edileceğini sandı belki bize güvenemedi. Ertesi gün aynı saatte,ondan söz ederken, Pır diye masamıza kondu birden. O bize ,biz de ona baktık bir süre, Gözlerimizle sunduk ona sevgimizi. Bir buluşmamızda komşularımıza, Küçük kuştan sevgiyle söz ettik. Oysa; küçük sevimli yavru kuşun, Komşu masalarına da uğradığını öğrendik. Yaşlandıkça ürkekleşti masamızda az kalmaya başladı. Son gelişinde teğet geçti,masamıza konmadı. Bir kaç kez çember çizdi uçtu çevremizde, Uçtu gitti uzaklara,bir daha gelmedi. Keşke güvenseydin bize yavru kuş. Bizde senin aradığın sevgi ve güven vardı. Konsaydın elimize, okşar severdik yaşlanmış elimizle, Seni tutsak etmezdik,uçururduk özgürlüğüne. Nazmi Ö |