*Yabancılaşmış Kadın *
Bir Pazar sabahıydı..
Umutlarımı cebime doldurup, Yuvasını yapan kuşlara Serpiştirmek için inmiştim Beyazıt Meydanına.. Cebimde umutlarım, Bir ben yıkık, bir ben köhne kendimce.. Niyetçi amcanın yanı başında; Kremsi bir pardesü içinde Yabancılaşmış toplumum Ve bu yabancılaşmaya hazır Fransız giyimi içinde Bir kadın! Doğunun izlerini taşıyan eşarbıyla.. Fransız giyimi pardesü, Diz altında hemen hemen.. Bakışları buruk biraz.. Fuzuli edasındaki Leyla gibi.. Dante ile anlatılmamış yaş zamanları; Biraz otuzumsu.. Bir an kafamı eğip önüme Kendi dramımı yaşamak istiyorum! Öyle sanıyorum, kendimi aldatır gibi.. Halbuki benim derdim herkesten fazlaydı Kendime göre.. Utangaç elleriyle dilek kutusundan Bir kağıt parçası çekti.. İşte o an yüreğime bin derdin onulmazlığını Ekti.. Anlaşılan o ki; aşkından yaralı, Allak bullak kafası, allı pullu elbise üstünde.. Belli ki o da yabancılaşmış! Kıyafetiyle ve düşüncesiyle.. Evet! Evet.. Yabancılaşmış kadın! Senin kadar, benim kadar yabancı! Selamı sabahı taş üstünde bırakacak Eyvahı dost tanıyacak kadar.. Ne meydanın uğultusu kesti Ne de bir tekne sireni Umudumu kesecek kadar; O kadını görünce! Yabancılaşamadım kendime.. Yabancılaşmış bir toplumdan Yabancı bir ben kalmasın diye.. Direnmekteyim! Aşkıma yabancı kalamam! Umutlarımla barışmalıyım, Gölge misali Bir bedene yanaşmalıyım.. Yabancı kalmadan kendime, Ben aşkta var olmalıyım! Yalan elbisesinin altına Bir türlü umarsızlık elbisesi giymedim.. Eşarbımda sevenimin desenleri, Gülüşlerimle yardan bir kıyafet.. Yabancılaşmadım sevenime, Sevenin sevdiği kadar sevebilmekteyim.. Sevmek uğruna direnmekteyim.. Dilek Kadıoğlu |