Sayıklamalar...
uzak ihtimallerin ilmihaliyle kuruluyor sofraların cümleleri
ayıp ediyor yine sabah erken ve ergen girmekle aramıza erken uyanmak neymiş öğreniyor bir ölü bir selayla bir salla geziyor usulune uygun gusul bir suyun soğuk ve hain uyarıcılığı ardında hijyen bir gerginlik su akar sanmakla kendini saydam yalnızlığına inat kutsal sayıyor musluktan dönünce avucuma ve yıkanmış olmakla bir ölü kendini kandırıyor aramızda kalsın... belki bir melek dokunuyor da habersizdik ateşten alnımıza eksikliğimizin duasını alıyor avuçlarımızın riyakarlığından o yüzdenlik bir sürü muvazzaf kusurlarımızı ardı sıra mükafatlandırıyor ikiimizlikle ardı sıcak ve ar gerçekten sıcak...apış arasın da o yüzdenlik büyük mukâfat sancısı salına salına salıncağında o yüzdenlere verilmiş cevaplarımıza kimse soru soramadı belki bu yüzden ah o yüzden cennet henüz uğrak mekanımız değil belki benim çoktan alıngan bir tanrım var belki belki affedilmem geçikmem her şeye işte bu yüzden o yüzden habersiz mavi sakalından asılgan bir huzurun umudu var mum ışığının darağacından yapılmış web tabanlı otabanları uğrak iç tesadüfleri kimseye söylenmez belki... hiç umursamadığımız bir çok sebebten ve biliyorum ki bu yüzden yükseldikçe binalar küçülüyorduk içimizde göklerle azallıyordu mesafe öyle sanıyorduk söylemiyorduk birbirimize ufalıyordu adımlarımızın birbirine yaklaşan ulaktan kulağa oynaşlığımızın saadeti ihbarcı bir hevesle verdiğimiz sözlerce kursağı şişkin kusurlu kusanlardık aramızda sırdaş kaldıkça içimizde kalanları yüzsüz baharlar buldukça az sonra dan habersiz... birden unutkandık artık birbirimizce diliyle... büyük kabahatler işledik az önce sayılmadık parmak harflerince üçün biri gibi gereksiz espirilirin insanıydık söz matematiğe ve ironiye gelince... başka dünyaların az sonra kumsal ve deniz ve menekşe ve neşe affedecek terkederek hayaletimizi...tanınmış birer vazgeçiciydik ikimizden oysa dün gece yeni gibiydi bütün acılarımız taze bir kadın gibi ip ince uzanmıştı salıncağına lütüfkar yarınlar ve bütün saatlerin kumuyla oyalanıyordu deniz kenarlarının köşe başları tuhaf bir kurguyla rastlanıyordu düzeysiz omuz başı hayaliyle köşeyi dönmeden umursuyorduk kim olduğumuzdan önce ki çarpışmayı az daha aşık oluyorduk ikimizden biri çirkin yada işsiz değilse ve akrepler her soktuğunda ölüyordu bileğimden zaman oyuncak sandığımız alarmlar zilleri çalıyordu uyandırılmamız için sûr’un çıraklarıydı çıkırıkların sesi pille çalışan bir dünyanın itelemesiyle yürüyorduk akıllı ve sabahları artık ve artezyen olunca hayat martılar leş yiyordu artık denizlerde beş karış surat cennet yalnızlığımın similasyonu... aramızda kalsın... |
Önder Kaç kalemi olduğu nasılda belli
Sorgulamalar ve dizelerde saklı yanıtlar da çok iyi işlenmiş.
hüzün ,karamsarlık var şiirde.Severim.
Herkes beceremez çünkü bu konuları ajite etmeden hakkıyla işlemeyi
Dünya bu halde,insanlar emanet oldukları dünyanın iyice çivisini çıkarmış.sevgileride yapaylaştırdık.
farkında değiliz.
Tebriklerimle.