Gün'den...Günün zeytin tabağında gel bana Yudum yudum çay. Rüzgar kapıya sarılmadan şalımı bırak omuzlarıma. Yağmurla geç penceremden bakışlarıma… Susadığımda yudumlarımı sen doldur, Sen tara, tokalarını ben takayım saçlarıma… Yürürken sokaklarımı Birkaç vitrin, çiçekli balkonlar Sıkı giyimli çocuklardan başka; Düşüncesinde hızlı adımlarla ilerleyen, Günü dağıtmaya çalışan kederinden, Gözlere takılayım. Soğuğa rağmen çiçeklerini satmayı bekleyen Meryem’e de. Çocuklarına bir şeyler vereceğim umuduyla Ellerimden gözlerini kaçırırken Biraz buruk, -Merhaba! Bol kazanç! , desem de… Tam tekmil giyimli, bastonu, şapkası, Gezgin Beyle beraber geçelim karşıya yine Muhabbetimiz, her zamanki gibi selam ve gülümseyiş… Bir de sepetçimiz... Her sabah ne var ne yok elinde Hepsini dizer dükkânının önüne. Bakmadan geçersem sanki haksızlık edeceğim!... Elimde ekmeğim. Sarınarak ayazına havanın Kapıya varana kadar sıkı bir nefes: -Merhaba canım! -İyi ki buradasın. -Buz tuttum şuraya gelene kadar!… Kapıyı açayım. Yine Akşam odalarda aydınlanıp Geceye gün kapanırken, Dinlenirken gel: Bisküvi ve limonlu çay tadında… Bendeki seni dinleyip Senli düşlerimi anlatayım bana… -Canım, -Üşüdüm, düşmüş mü şalım?... ezgi ç. 02.02.2010 |
Ben tokalar'dan sonrasının farklı bir şiir olmasından yana olurdum:)
Selamlar..