SIR...
Sır...
Yine bir sabahın umutlu gülüşleri penceremde Avuçlarımın gökyüzüne açılışının meyveleri heybemde Gözlerim, çok uzak yerlerin sırlı yolculuğunu sürüyor Ben, ağlıyor gecelerin sinsi yalnızlığında ve geç deminde Yaşam ne kadar da garipti bakışlarının tutamadığı gitmelerde Ellerinden gökyüzüne doğru bıraktığın uçurtman, Zamanın sandığına gömdüğün çocukluk anıların, Sen de biliyorsun gelmeyecekler bir daha sana. Dönmeyecekler… Yüreğimin delik çatısından içeriye sızan yağmur suları Biriktiriyor acıları boş odamın soğuk zemininde. Ağlıyor neye ağladığını bilmemenin garipliğindeki ben. Gidenleri bir bir görüyorum. Gelmeyeceklerini de biliyorum. Nasıl bir yolculuk bu? nasıl bir yol…? Hüzün sancıları başlarken ansızın. Ben gerçeği arardım Umutsuzluğun varlığında elbette bir umut vardı derdim Yaşamak sırrı bir çocuğun berrak gülüşlerinde saklıydı Her bir tebessüm edişinde sevgi dökülüyordu avuçlarıma. Bulmuştum içimdeki garip yolculuğun sırrını. Beyaz güvercinler, gökyüzü, yıldızlar her şey bir başka güzeldi Bir başka bakıyordu gözler gözlerime. Sevgiyle coşuyordum… Gidenlerin yolculuk telaşını daha iyi anlıyordu benliğim. Daha iyi anlıyordum gitmelerin, gelmelere dönüşmemesini. Hatip ÇİÇEK |