LALELER
*Lâleler
Gökkuşağının tüm rengine batmış, Zarâfetin dili, güzel lâleler... Bir devre gururla imzayı atmış! Sarmış İstanbul’u, güzel lâleler... Renk cümbüşü olmuş cümle lâlezar, Kırmızısı aşktan çaresiz, bizar. Mor hüzünle ağlar, hem de âh-ü zar, Gözleri dopdolu, güzel lâleler... Eflâtun, kadife elbise gibi Yârin dudağından bir bûse gibi Gönülden gönüle lâmise gibi Titreşir duygulu, güzel lâleler... Bu renk cümbüşünü koyun bir çarka, Döndürün son hızla hep arka arka, Yâ Rabbim, görünen bembeyaz halka Saflığın sembolü, güzel lâleler... Delitaylar gibi lâlegün, görsen Sevgi fışkırıyor, nereye varsan... Bıkmazsın her seher sarılsan, sarsan Yârin ince beli, güzel lâleler... Her seher lâleler menevişlenir, Nem dolar bakışlar, ruha işlenir Bir duruşu var ki, hep alkışlanır, Sevginin bam teli, güzel lâleler... Mihrâba süs olmuş, kıyamda her renk Şu mimber, şu mahfel, ne hoş bir âhenk İlâhi, beşeri, aşklara mihenk; Sevdânın bedeli, güzel lâleler... Antalya-2010/2 TDK: bizar: bıkmış, usanmış, tedirgin.. peymane: büyük kadeh, şarap bardağı lalegün: pembe lale renginde lamise: dokunarak duyma, duyarga mahfel: büyük camilerde hükümdar ya da müezzinler için ............. ayrılmış yüksekçe yer. ah-ü zar: inleyip sızlanma Halil Şakir Taşçıoğlu |